-Başlıksız-
saçlarını ne yaptın böyle
öksüz kaldı duvardaki lekeler bütün istasyonlar bütün caddeler dünyanın kutsal merkeziyim şimdi ilk günüm bu kanatlandığım her şey değişti tohumlar sessizce açılıyor ben karanlık olun demedim adımı terkettim sevgi için savaşın demedim hiç yüzünden yüzyıllar geçtik birbirimizi sorgulayarak tükettik kendimizi sonsuzlukta kanla dolu akıyor ırmak. tanrım sana şiirin diliyle öksüz çocuklar getireceğim işkenceyle öldürülmüş insanların kemiklerini yüreğimin tellerini koparırcasına yeryüzünün bütün hıçkırıklarını her acının sorumlusu altın kasalarına doldurup mühürleyeceğim ırmaklarda çalılara takılan boğulmuş bedenleri getireceğim bütün sözcükleri unutarak tanrım sana billur ufkumla insanları şikayet ediyorum.. |
Bir fırtınanın terkisine atlayıp koşuyorum çocukluğuma, anılarıma...
Şimdi tuzla buz anılar, kırık cam parçaları.
Bileklerimi kesip saniyesinde yüzlerce kez intiharlık hallere dönüyorum. Kesilen nefesim, göğüs kafesimi zorladıkça alnından ter damlaları, yanağımdan süzülüp ıslatıyor kabzasını suskunluğun... Ve ben bir belanın cellâdıyla söyleşiyorum