-Başlıksız-
maria’ya
elimi uzattığımda çiçeklere seni görürüm yakanda siyah bir intihar mektubu ince ince sızan ellerime, okuduğum son şiir kitabı mayakovski’nin vasiyeti uzaklaştı iskeleden ıslandım ayaklarımın ucuna usulca bıraktığın bulut tuzlu suların kokladığı gül demeti ardından kızaran ayrılık oturuyor ulu meşenin altında yüreğim çarpan balık dilim asi bir ezgi ezginin içinde yüzün. ey maria! sana koşarak geldim çöllerden yalınayak saç sakal bütün serseri görünüşümle güneş unuturken saçlarını kumlarda güzel ülkemizi terkederken büyük denize doğru taşlandım ve övgüler aldım halkımdan ıssızım şimdi sana gelirken çıkmaz bir sokağım akşamın mendilinde surlarla kaplıyım açım tozlu anıları süpürünce rüzgar gök delindi sana geldim bu yağmurlu akşam taş avluda yalınayak sana çöl yağmuru getirdim. her bahar kuruyan erkekliğim ölümü bekleyen ihtiyar bir kartal nabukadnezar’ın babil’e sürdüğü küçümseme samiryelileri onlar yehova’nın baltasını kudüs’te süleyman’ın tapınağında insanların oyunlarına vurdular kiros sürgünleri affedinceye kadar peygamberler ilya, ezra amos, nehemya ve işaya acılarımı kutsal yazılara döktü sayıklamalarım yüzyıllar boyunca geçmez oldu kenan ülkesinde. düşten yapılmıştın maria yaşıtların arasında en güzen sen ağlardın ağladık gözyaşlarımızı içimize akıtarak yıllarca sen tüccarları biriktirdin ateşini onların gözyaşları söndürdü beni tanrıların avuçları. dua gibi düğümlü yüreğimdeki ipin uçları biri sana diğeri tanrıya. |
yaşıtların arasında
en güzen sen ağlardın
ağladık gözyaşlarımızı
içimize akıtarak yıllarca
sen tüccarları biriktirdin
ateşini onların gözyaşları söndürdü
beni tanrıların avuçları.
dua gibi düğümlü
yüreğimdeki ipin uçları
biri sana diğeri tanrıya.
BU SERİ o kadar güzel ki
kelimelerim yetişmiyor
onu anlatmaya
..