3
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
74
Okunma

şimdi geçip otursam şöyle karşına,
bir bir anlatsam hasreti,
içimi döksem sana,
yılların içimde biriktirdiği
eksik yanları söylesem…
ne duyduklarına inanabilirsin
ne de gözlerin dayanır
göreceklerine.
bak,
bu gözyaşlarının her damlasında
sen vardın.
uzaktın
ve hala uzaklardasın.
büyüyen kocaman bir hasret vardı
ve sen,
her zamanki gibi yoktun.
hala anlamıyorsun, değil mi?
tükeniyorum yokluğunda,
yavaş yavaş eriyorum.
her şeyi biliyorsun
ama sessizsin,
belki de çaresizlikten.
vakit geçip giderken
hicran sarıyor bedenimi.
ağıtlarım dağlarda, taşlarda yankılanıyor,
bir sen duymadın
ya da duymak istemedin.
hüzün,
bir gölge gibi peşimde.
çaresizdim,
ama umutlarım gerçekti.
yalnızken sarıldığım
sırlarım, özlemlerim vardı benim.
sen tükenme diye
ben eriyordum.
yaşamak nedir
hiç bilmedin.
ben ise yaşamla ölüm arasında
sözde bir hayat sürüyordum,
nedensiz, amaçsız.
ben sensizliği yaşadım,
sen uzakları.
yoktun işte.
her zaman olduğu gibi.
ben yalnızdım,
her zamanki gibi.
yine de
her şeye rağmen
seni çok özlüyorum.
sen habersiz olsan da.
yokları ve yoklukları
sayende öğrendim.
oysa iki nefes arasıydı
yaşadığımız hayat,
bir geliş,
bir yaşanış,
bir veda.
bu sahnede
çokları vardı,
yok gibi yaşadılar.
bu hayatı tanıyamadan
tükenip gittiler.
bir vedaya bile
zamanı kalmadı çoğunun.
bak,
sen hala yoksun.
sanki hiç olmamış gibi.
sen yoksun,
ben yokum.
her şey
hüzün diyarında kalmış.
işte o da bana düştü.
*
Mehmet Demir
171219