3
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
117
Okunma
Yaşamak,
göğsümüzde ağır bir taş gibi durur bazen,
bazen de rüzgârın hafif eliyle savrulan bir tüy olur.
İkisi de gerçektir;
insan hem ağırlığı hem uçuşu taşımayı öğrenir zamanla.
Yaşamak,
suskun bir ustanın tezgâhında işlenen
ince bir bilgelik örneğidir.
Her darbe bir ders,
her çizik bir yön,
her çatlak bir ışık sızıntısı.
Yaşamak,
bizi olduğumuz yerden alıp
olmak istediğimiz yere götüren
görünmez bir nehir gibi akar içimizden.
Kimi gün durulur,
kimi gün köpürür;
ama hep ilerler, hep kendi yolunu bulur.
Yaşamak,
şakası olmayan o büyük iştir,
çünkü her nefes
evrenin unutulmuş bir hikâyesini yeniden başlatır.
Biz, o hikâyenin yürüyen cümleleriyiz;
eksik, arayış dolu,
ama yine de anlam arayışının ateşiyle yanarız.
Ve yaşamak,
ne kadar ciddiyse,
o kadar da mucizevîdir.
Bir gün, bir an, bir kıvılcım
tüm karanlığı yerinden oynatabilir.
Hakan Tazeyurt
5.0
100% (4)