0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
113
Okunma

Yine geceye küsüm,
yine sigaramla didişiyorum.
Bütün ışıklar söndü şehrin damarlarında,
ben hâlâ ayakta,
bir inat gibi,
bir yara gibi,
bir “aramaz , sormaz” gibi duruyorum.
Bir zamanlar kalbimin kapısında sen vardın,
gülüşünle mühürlü bir umut gibi…
Şimdi aynı kapı,
pas tutmuş bir demir,
kilidi ben,
anahtarı çoktan kaybolmuş.
Dedin ki “git”,
ben de gittim —
ama giderken rüzgârı da aldım,
adını duvarlara yazan yankımı da.
Artık ne bir dua geçer dilimden,
ne de bir özür.
Çünkü öğrendim:
bazı sessizlikler çığlıktan daha gürültülü.
Aramam sormam,
ama unuttum sanma.
Unutmak kolay mı,
küller içinden doğmaya alışmış bir kalp için?
Her sabah yeniden yanıyorum,
ama adını anmıyorum.
Çünkü adını anmak,
teslim olmak demek.
Ben teslim olmam.
Bir kahvede oturuyorum,
camın dışında yağmur,
içimde fırtına.
Garson “bir şey ister misin?” diyor,
diyorum ki “zaman isterim,
geri gelsin diye değil,
artık umursamayayım diye.”
İsyan değil bu,
belki geç kalmış bir özgürlük.
Kendime dönüyorum,
her defasında biraz daha eksik,
ama biraz daha gerçek.
Artık kimseye yeminim yok,
yalnızca kendime sözüm var:
Aramam. Sormam.
Yüreğim isterse bile, sustururum.
Çünkü seninle yanmak bir tercihti,
ama küllerimle yeniden doğmak bir borç.
Şimdi gökyüzüne bakıyorum,
bir yıldız kayıyor —
dilemiyorum bile.
Ne dileyeyim ki?
Ben artık istememeyi öğreniyorum.
Ve bil ki,
bu da bir direniştir.
Aramam. Sormam.
Ama içimde bir hikâye büyür,
senin adını anmadan.
Ve o hikâyede ben,
yıkılmamayı seçen adamım.
Sonra yıllar geçti,
adını duydum bir akşamüstü —
bir başkasının ağzında.
Gülüyordun, öyle dediler,
bense sustum.
Çünkü bazı yaralar,
iyileşmekten çok,
alışmaya mecbur kalır.
O an anladım:
artık sen yoktun,
ama acın hâlâ bendeydi,
bir tespih gibi avuçlarımda çevirdiğim günahımdı.
Her tanede bir anı,
her anıda biraz daha “keşke” vardı.
Bir sokakta yürürken seni hatırlattı rüzgâr,
bir şarkının içinde adın geçti,
ama ben duymamış gibi yaptım.
Kendimi kandırmadım,
ama teslim de olmadım.
Çünkü direniş bazen unutmak değildir,
hatırlayıp da gülümseyebilmektir.
Aramam sormam,
ama bil ki,
bir yanım hâlâ bekler seni,
bir yanımsa senden kaçıyor.
İçimde iki şehir var:
biri seninle yandı,
diğeri senden sonra kuruldu.
Ve ben artık o yeni şehirde yaşıyorum.
Sokaklarında kimse sen değil,
ama herkes biraz ben.
Köşebaşlarında yorgunluk var,
duvarlarda “bir daha sevmem” yazıyor.
Belki yazan benim,
belki yazdıran sen.
Artık ne şiir kurtarır bizi,
ne de zaman.
Ama ben yazıyorum yine de,
çünkü her cümlede biraz daha hafifliyorum.
Kalemim, içimdeki isyanın dili olmuş,
kâğıdımsa sabrın mezarı.
Ve sonunda,
nefreti de sevgiyi de yorgunluğa gömdüm.
Bir çay soğudu önümde,
bir sigara daha bitti,
bir gece daha sustu şehir.
Kendime döndüm.
Aynaya baktım,
ve dedim ki:
“Sen hâlâ buradasın,
ve bu da yeter.”
Sonra kalktım,
paltomu giydim,
rüzgâra baktım,
ve fısıldadım son kez —
belki kendime, belki sana, belki hayata:
Aramam. Sormam.
Ama artık korkmam da.
Çünkü kaybetmek bazen yenilgi değil,
özgürlüğün en sessiz biçimidir.
5.0
100% (1)