0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
79
Okunma

Bir geceydi.
Gökyüzü ölü bir aynaydı,
hiçbir yıldız bakmaya cesaret edememişti dünyaya.
Rüzgâr, sessizliğin dilini konuşuyordu.
Ben, bir adın harflerinde kaybolmuş bir hatıra gibiydim.
Bir zamanlar kalbindim senin,
şimdi isminde bile barınamıyorum.
Bir zamanlar sesindim,
şimdi susuşunun dip notuyum sadece.
Ne garip…
Bir kalbi sevdim,
ama o kalp beni gömmeyi seçti.
Yokluk dedikleri,
soğuk bir mezar değil sadece;
her gün biraz daha eksilmek,
her nefeste biraz daha unutulmakmış.
Adını her andığımda içimden bir parça düşüyor toprağa.
Sanki her “sen” dediğimde
bir mezar daha kazılıyor içimde.
Neden böyle oldu?
Neden kalbim hep zulmün adresi oldu?
Bir sevgiyi neden hep ölümle anıyoruz biz?
Ne zaman biri “seviyorum” dese,
bir yerlerde biri ağlamaya başlıyor.
Kahrolsun bu yazgı!
Kahrolsun hep gidenlerin ardında kalan sessizlik!
Ben bir duvar değilim,
ama herkes bana çarparak geçiyor.
Ben bir kalp değilim artık —
bir yıkıntıyım.
İçinde yankılanan tek ses:
“Bırakıldım.”
Kimsesizim.
Yalnızım.
Kendi sesim bile bana sırtını döndü.
Bir enkazın ortasında,
bir çocuğun elinden düşmüş oyuncak gibi duruyorum;
kırılmışım, ama kimse eğilip bakmıyor.
Zaman geçti —
geçti diyorum ama,
nasıl geçer ki,
aynı saatte donmuş bir kalp?
Bir mektubun içinde unuttun beni,
bir cümlenin sonunda gömdün.
Ve ben, hâlâ o cümlenin başında bekliyorum.
Ama bil —
ben seni affetmedim,
çünkü affetmek unutmak demekti,
ve ben unutamadım.
Senin yokluğun,
bende bir tür ölüm oldu.
Sessiz, ama diri bir ölüm.
Ve şimdi,
rüzgâr her estiğinde,
ben biraz daha dağılıyorum.
Bir anı gibi,
bir gölge gibi,
bir hiçi bile hak etmeyen varlık gibi.
Ama yine de,
yine de biliyorum:
Bir gün,
her şey susacak.
Acı bile yorulacak beni sevmekten.
Ve o an geldiğinde,
yalnızca ben kalacağım —
adı olmayan bir dua gibi,
unutulmuş bir kalp gibi,
ama hâlâ atıyor olacağım.
5.0
100% (1)