0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
25
Okunma
Nihal’im
Sen, bir sabahın güneşinde değil yalnızca,
bir göğün içinde, yıldızların gölgesinde doğan suskunluksun.
Aklın — ince işlenmiş bir labirent gibi,
her köşesinde hakikatin sessiz soruları saklı.
Ruhun,
suda yansıyan ay ışığı gibi —
dokunulmaz, duru, ve derin.
Orada, zamanın yükü
nazikçe eriyip giderken
sen kalırsın:
kendi varlığının bilgesi,
kendini yaratanın sessiz tanığı.
Kalbin, bir pusula gibi;
yönünü kaybetmez,
değerlerinin ışığında yürür.
Merhametin, kırık umutlara ilaç olur,
cesaretin, düşmüş ruhlara yol.
İnsanlığın,
hiç bitmeyen bir şiirdir;
her dizede senin adı yazılı.
Ve varoluşun —
bir soru,
bir nefes,
sonsuz bir “neden”in cevabı.
Sen Nihal’im,
mucizenin ta kendisisin:
gözlerinde ışık,
yüreğinde evren,
dilinse hikâye…