2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
147
Okunma
Bir hasretin göğsünde
Zamanın kökünde alaca bir karanlık
Şafağı gövdeme gömüyorum
Babam da beklerdi ışığı
Bir tren beklerdi, geleceğe pamuk eken
Ölüm yuttu rayları
Bir tas sıcak süttü, uyuyan çocuğun pazar düşü
Bu son cumartesi akşamıymış,anladı
Işık taşarken ufkun yalağında
Her gün ,yeni bir günü yitirmekte
Bekliyor ,Güneş çarpsın bir çekiç gibi alnına
Bu son Güneşmiş anladı
İyilik alfabesi, sımsıkı kenetlenmiş ellerimde
Bir gelincikten harfler örüyorum
Yarın yeni bir dünya kuracağım
Ölümün az yer tuttuğu
Kendime pembe bulutlar gösteriyorum
Fakat göremiyorum
Issız dolaşan,müzikler çalıyorum
Fakat duyamıyorum
Tüy tadında ,hafif paradokslar
Ben, kendime hasretim
Hasret ,kanımda bir ölü ağzı
İnzivadayım, kutsal bir bekleme salonunda
Avizeler düşer,kentlerin tapınaklarına
Eski yara izlerimin tortuları ,renk değiştirir
Vakitlerden turuncu
Portakal soyun bana
Ben kendime hasretim
Hasret bende turuncu..
Patlamak üzere susuşum
Görülmemiş bir çiçek açacak
Ve rastgele bir tomurcuk
Anne masama ekmek koy
Kadınlar ,kibritten yaksınlar tütünü
Biri şiir okusun
Yaşlı, genç,sihirbaz..
Evren’ nin üzerine oturmak için bir tabure
Ve ağaçların altına bir iskemle..
Çıplak ve suçluyum
Diz çökerek,amaçsız ve sınırlı bu dünyaya
Gazal gibi çekip gitsem bu âlemden
Ölüm, arındır beni
Ben kendime hasretim
Hasret bende bir serçe parmağı
Kavruk bir zeytin siyahı
Avucumda yüzümü yıkadım eski bir sarnıçla
Bir mektup yazılmış ,ceylan derisinden
Bir zeytin daha
Gözlerim oluştu karadan
Ve böyle buyurdu Yara’dan..
5.0
100% (2)