0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
33
Okunma
Kırıldım, ezildim, ama belli etmedim,
Kimsenin bilmediği savaşlarım vardı,
Kimsenin sormadığı bir “iyi misin”...
Geceyle dertleştim, sabaha küs uyandım,
Her nefesimde biraz daha eksildim,
Sadece güçlü görünmem gerekiyordu,
O yüzden ağlamadım, sadece sustum.
Sonra biri geldi,
Sadece bir an, sinirli halimi gördü,
Ve bütün hikayemi o anla yargıladı.
Ne sabrımı bildi, ne gecemi,
Ne kaç kere içimden sessizce çöktüğümü.
Onlara göre çabuk parlayan biriydim,
Ama kimse bilmedi…
O alevin, içimde yıllardır biriken yangın olduğunu.
Finalde ben kaldım,
Sessiz, yorgun, yanlış anlaşılan…
Bir kalp düşün,
Hem yanmış, hem suçlu sayılan.
Yıllar geçti, değişmedim aslında,
Sadece sustuklarım büyüdü içimde.
Artık anlatmaya bile korkuyorum,
Çünkü kimse dinlemiyor anlamak için,
Herkes bekliyor savunmak için.
Bir “nasılsın” duymak isterdim samimiyetle,
Bir omuz, bir nefes, bir anlayış,
Ama hep güçlü olmam gerekti sanıldı,
Oysa ben sadece yorgundum,
Biraz anlaşılmak istedim o kadar.
Kırıldım, ama kırıldığımı bile anlatamadım,
Her şeyi “önemsiz” deyip içime gömdüm,
Ama içim artık taşımaz oldu.
Gülüşlerim sahteydi,
Suskunluğum gerçek…
Belki de en büyük hatam buydu;
Canım yanarken bile gülmek,
Ve herkesin inanmasını sağlamak
“İyiyim” yalanına.
Bir gün anladım…
Ne kadar anlatsam da duymayacaklar,
Çünkü kimse, kendi dışında kimsenin
nasıl bir savaş verdiğini görmek istemiyor.
Ben sustukça güçlü sandılar,
Ben gülümsedikçe unuttum zannettiler,
Ama bilmediler;
Her gülüşümün altında bin parçaya bölünmüş bir kalp saklıydı.
Bir yanım hep “dayan” dedi,
Diğer yanım çoktan pes etmişti.
Kendimi tutmaya çalıştıkça
daha da dağıldım,
ve sonunda sessizliğim
bağırışlarımdan daha gürültülü oldu.
Kimseye kızamıyorum artık,
Kendime bile değil…
Sadece içim sızlıyor bazen,
Hiç kimsenin görmediği kadar
yaralı bir kalbi taşımaktan.
Artık anlatmıyorum,
çünkü kimse duymadı ben fısıldarken,
bağırınca da “abartıyor” dediler.
Şimdi sessizim…
Ne bir sitemim kaldı ne bir beklentim,
yalnızlığın içinde büyüttüm kendimi.
Kırıldım, sustum, toparlandım derken
bir yanım hep orada kaldı —
görülmeyen, anlaşılmayan, unutulan yerde.
Beni öfkemle tanıyanlar bilmez,
o öfkenin altında kaç kez
kendi kalbime sarılıp sustuğumu.
Sonunda öğrendim:
herkesin taşı kendi kadar ağır,
ama benimkini kimse omzunda denemedi.
Ve ben yine de gülümsüyorum,
çünkü kaybetmeden önce
çoktan vazgeçilmiş biri olmanın
sessizliğine alıştım.