6
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
227
Okunma

Dalgaların sesi aldırmadan bekçinin düdüğüne
Sahile vuruyordu kaybolmuş insan hikayelerini
Haydarpaşa Garı’ nda derin bekleyişler
Yerini hızlandırılmış insan gürültüsüne bırakıyordu
Kimse kimseyi duymuyordu
Keçeden abasıyla yorgun siyahi hamal
Silip alnındaki terleri uzanıveriyordu bir banka
O da denizin dalgaları gibi umarsızdı
Sadece düşlerinde yakaladığı anlardı mutluluk
Belki de o anlarda
sevdiği kızı istemeye giden
bir köy ağasıydı
Bütün köy emrine amadeydi
Ağaların ve kölelerin alın yazılarını
siyah tren rayları çiziyordu adeta
Eli yüzü kömür renginde bir çocuk
Abi cila atayım mı
diye bağırıyordu önünden gelip geçenlere
Sahi neyi parlatacaktı
yüzü yorgunluktan simsiyah çocuk
Yokluksa yokluk zulümse zulüm
Kötülüğün haddi de hesabı da
demiryollarına yazılmıştı
Üstünden geçenlerin bilmediği bir şekilde
Kayda alınmıştı bütün insafsızlık
Kocaman şehrin kundurasızlığı
Yalınayak düşlerim-d-e dokunuyordu
Bir şiiri örer gibi İstanbul’u yaşamak
Bir şehri bulduğunu sanıp
içinde kaybolmak gibiydi
Taşı toprağı altın diyenlerin
Maden işçiliğine
saygıyla eğilirken yüreğim
Omzunda iple sarılı
yastık yorgan taşıyanların adamlığı
Diz çöktürüyordu benliğime
Tahta bavul elimde
gitmekle kalmak arasında
Merdiven basamaklarını sayıyordum
bilmediğim bir tarihte
İçimde nefes alıp veren
binlerce gurbet kuşunun
çığlığı duyuluyordu
Boya sandığını kaptığım gibi
Rengarenk hayatlar arıyordum
İstanbul sokaklarında
gardan habersiz
Dipsiz bir kova gibi
sürekli dolup boşalıyordu İstasyon
Hayır hayır sürekli azalıyordu
şehre düşen alın sayısı
Taşlardan kader toplarken buluyordum kendimi
Alınıp satılacak gibi değildi
içimi saran amansız keder
Yine de Kapalıçarşı’ da
bir antikacı dükkanında alıyordum soluğu
Anlattıkça değerlenir diye hikayeler
Bir ümit yüreğimi
cigara kağıdına sarıyordum
Tüttükçe
şehrin izmaritlerine karışıyordum ben de
Yaşamak;
bu kadar zor olmamalıydı diyorum
son tütüşte
Üç beş kuruşa tav olmamalıydı
kocaman şehirde insanlık
Ve bu kadar çabuk
kayboluşlar
Haydarpaşa Garı’ nda oturmuş
İstanbul’u bekliyordum
İstasyon şefinin düdüğü duyuluyordu
denizin umarsızlığında
Yüreğim dalgalanıyordu,
doğuyla batı arasında
Eziliyordum
onlarca vagon arasında
Banktaki hamal
bir anda uykusundan uyanıp
kirli sarığını düzeltiyordu
İstanbul’ la yaptığı nişanı
her rüyadan sonra
yeniden bozuyordu
Sulara atılmış binlerce yüzük
Ve onları
balıkların yuttuğuna inanan
kocaman bir masal gibiydik
Biz İstanbul’la
Haydarpaşa Garı’nda
İki sevdalı gibiydik...
5.0
100% (10)