1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
145
Okunma
Dönüşen bir kalem,boş bir sayfaya
Bir şiir sanıyorum,kapıma gül bırakan elleri
İçimde kırmızı bir mevsim anne
Takvimler yoksul
Cebimdeki son Ekim
Sustum..
Tanrı zannetiler beni anne!
Neolitik ananın beşiğinde sallandım
Ölü sevişmelerden doğdum
Sancılarım eski/eksik harflerle başlar
Karnımda ağlamaklı bir ses
İçimde çeyrek yüzyıllık ,bir çay tomurcuğu anne
Bardak diplerinde ,camlar/canlar ışıldar
Güneş’ i en çok ben sevdim anne
Alnı geniş,elleri yorgun
Kırk yaşındaki bir adamın göğsü gece
" Işık,daha fazla ışık"
Mor ayakkabılarım parlar
Bir sabah
Bin ferman
Kaldırıp başımı baktım anne!
Bir Hitit mezarı,çarşıda dolanıyor
Gece kelebeklerin larvası, sesler doğuruyor
" Çanlar kimin için çalıyor"
Doğuya baktım
Batıya baktım
Dünyaya baktım
Suçu ve cezayı duydum
Oysa yazılmıştı önceden romanı
Denk gelememek, sayfa başlarına
Şimdi gideceksin anne!
Belki kenarları yırtık, bir kaç daha senemiz var
Dikişlerinin izleri var, dudak mühürlerimde
Kahvaltı sabahlarımız,inatla sofrada
Bu eller, birleşti çeyrekyüzyıl sonra
Hasret kıvamında bir porselen
takımı aldım
Bir maziye bakıyor kutusu
Şimdi değil anne!
Işıktan ,ateşten ,zaferden sonra
Gelecek acı...
5.0
100% (2)