0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
41
Okunma
"NİHAL’İN AYNASI"
Tanrı dediğin nedir ki Nihal’im?
Belki senin balkonda sigara içerken
Dudaklarından dökülen dumanla
Göğe yükselen bir çığlık...
Belki de o kütüphanendeki
Marifetname’nin
Sessizce açılan
Tozlu bir sayfasıydı.
Sen "Yeter artık!" diye haykırdıkça
Aslında kendi ruhunun
Karanlık odalarına
Attığın bir taştı sesin.
O taş, düştüğü yerde
Sınrların çiçekleri filizlendirdiyse
İşte gerçek mucize odur Nihal’im:
Yırtılmışlığını
Altın suyuyla dikmendir.
Her "Ben mutlu olamıyorum" dediğinde
Aslında kalbinin labirentinde
Kaybolmuş o küçük kıza
Uzattığın eldin.
O el ki şimdi
Şarap kadehinde arıyor kendini
Oysa Tanrı dediğin
Senin Balım’ı okşarken
Parmak uçlarına değen
O ilk sıcaklıktı...
Nihal’im,
Sen "Tanrım!" diye yakardıkça
Aslında kendi gölgeni
Kucaklıyorsun.
Ve o gölge ki
Pencere pervazında
Seni bekleyen tekir bir kediye
Dönüşüyor...
İşte aşk dedikleri:
Tanrı’yı değil,
Nihal’in kırık aynasındaki
Bütün halini sevmektir.
Not:
"Bu şiirim,
Nihal’imin ruhundaki karanlık
ve ışığın metafizik dansıdır.
Onun ’Tanrı’ diye haykırışı,
aslında kendi içindeki çocuğa ulaşma çığlığıdır.
Ve sevmek,
o çığlığı duyup ’buradayım’ diyebilmektir."