2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
164
Okunma
Rahatladım sanıyorum,
oysa içimdeki fırtına sadece yön değiştirmiş.
Bir yanım susmuş gibi,
ama öbür yanım hâlâ çığlık atıyor sessizce.
Kaçıyorum hislerimden,
çünkü yakalarlarsa paramparça ederler biliyorum.
Ama ne kadar kaçarsam kaçayım,
her köşede aynı ben bekliyor beni.
Yoruldum…
Sanki kalbim ağır bir zincir,
her adımda biraz daha sürüklüyorum onu ardımdan.
Gülümsemek kolay,
ama o gülüşün arkasında koca bir yıkıntı var.
Ruhum daralıyor,
nefes alıyorum ama ciğerlerim yanıyor,
sanki her solukta biraz daha eksiliyorum.
Rahatlık dedikleri şey mi bu?
Kendini kandırmanın başka bir biçimi mi?
Ben huzuru istedim,
ama gelen hep suskunluk oldu.
Ben kaçtım,
ama hislerim benden daha hızlı koştu.
Kaçtıkça daha çok buluyorlar beni —
bir gölge gibi,
bir yara gibi,
bir geçmiş gibi…
Ve artık biliyorum,
insan en çok kendinden kaçarken tükeniyor.
Çünkü kaçtığın yer nereye olursa olsun,
içindeki ses hep seninle geliyor.
Belki de ben huzur istemedim hiç,
sadece unutmamaya bahane aradım.
Belki de bu daralma,
ruhumun bana attığı bir çığlıktı:
“Susma artık!” diye,
“Ya hisset ya da yok ol!” diye.
Ve işte şimdi…
ne kaçabiliyorum,
ne de kalabiliyorum.
Sanki zincir benim elimde ama kilit bende değil.
Kendimden kaçarken
kendimi mahkûm etmişim —
ve adı özgürlük sanmışım bu kaçışı.
5.0
100% (2)