0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
122
Okunma
Genç mi, kimse bilmezdi beni,
çünkü sakallarımdan hâlâ çocuk kokusu yükselirdi.
Bir avuç toprakla, bir yudum gökyüzüyle,
daha yeni doğmuş gibi gezerdi gözlerim.
Ağzımdan ay ışığı fışkırırdı,
gecelere gizli bir kandil olurdu sözlerim.
Ben sustukça gökyüzü parlar,
ben konuştukça dağlar uyanırdı.
Bir vakit, ceketimi yağmurlara astım.
Kolları ıslandı, cepleri gök gürültüsüyle doldu.
O günden beri tehlikeli şiirler okurum,
çünkü her harfimde şimşek çakar,
her hecemden yıldırım düşer yüreklere.
Dünya’ya oturdum, geçtim ben,
çünkü dünya bana dar geldi.
Güzel baharlara yol aldım,
yağmurların kokusunda yüzümü sakladım.
Yüzüm yağmurlara çevrildi,
hüznüm dağlara küs kaldı.
Gözüm sabahlara bakar,
ömrüm topraklara karışır.
Ve hâlâ, evet hâlâ,
hüznüm dağlara küs...
Bir geceydi,
karanlık beni doğurdu yeniden.
Geceden karanlığın sebebi oldum.
Geceden mülteci bir kederdim,
göçebe, yaralı, ıssız.
Korkarım, dönmez yüreğim artık
geri dönüşsüz yollardan.
Korkarım güzelim, korkarım:
Bir gün sabah olur da
ben uyanmazsam,
ya da uyanırım da
sen olmazsan.
Ve işte o vakit,
ay ışığı söner dilimde,
çocuk kokusu silinir sakalımdan,
yağmurlara asılı ceketim
kimsesiz kalır,
dünya da geçer gider içimden
bir yangın gibi.
5.0
100% (2)