1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
189
Okunma

Güneşin kalbi pas tutmuş,
Saatler un ufak olmuş cam gibi;
Bir gölgenin ardında yürüyen yolcuyum
Ve ayakkabılarımda
Çöken gecelerin çamuru.
Her durak bir sır kapısıdır,
Otobüsler geçmez artık,
Yalnızca boş reklam panolarında
Çürüyen yüzler durur.
Ben geçtim,
Ama ardımda kalan yol
Hâlâ beni bekler...
Bir yıldız düşerken
Bir dostu yitirir insan,
Gök boşaldıkça
Yeryüzü yetim kalır.
Kırık bir keman teli gibi
Sustu arkadaş sesleri,
Her biri kuytu köşelerde
Bir eşkıyanın gölgesine gizlendi...
Melankoli dedim adına;
Oysa belki de
Bir kuşun kanadına değen paslı zincirdir bu,
Ya da unutulmuş bir aynada
Buhar olup dağılan yüzüm...
Karanlık, bir anne gibi örttü her yeri
Ama sabah,
Bir dilberin saçlarından
Işık çözecek elbet.
Yine de ben
Her şafakta
Kendi gecemi saklayacağım
Avuçlarımda...
Çünkü bu hâlin adı,
Ne yalnızlık,
Ne gurbet,
Ne de ölüm.
Bu hâlin adı;
Bir gölün yüzüne düşen yaprak,
Ve yaprağın kalbinde çırpınan
Sessiz bir çığlıktır...
Erol Kekeç/09.02.2007/Çengelköy/İST
5.0
100% (2)