0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
64
Okunma
Gör ki; bir zerreyim, külli içinde kayıp,
Ne tahtım var, ne taçla bir nasibim.
Ben sustum, kelâm senden geldi.
Nefsim susunca kalbim âyet oldu.
Ve ben, yoklukta bir harf gibi dururum.
Benim fânîliğimle nûr oldun ey Bâkî!
Yol ki dikenle doludur,
Her adımda biraz daha azaldım.
Nefesim eksildikçe, seninle doldu içim.
Susarak öğrendim varlığını.
Zira sen, kelâm da değil suskunluktaydın.
Ey yoklukta bile var olan,
Sana yaklaşmak, kendinden geçmekmiş.
Benim fânîliğim, senin bâkîliğine bir köprü,
Yandım da öğrendim bunu.
Çünkü kül olan bilir, duman Hakk’a yükselir.
Kendini yakan, kendini bulur.
Kendini silen, hakikate varır.
Zaman çöktü üstüme bir kefen gibi,
Saatler diriltti beni.
Ne geçmişin gölgesinde ne de geleceğin aldanışında,
Sadece şimdi, sadece sen…
Bütün ömrüm bir “Lâ” idi,
Her sevinç bir yıkılıştı,
Her yıkılışta sen vardın: “İllâ”
Ben nefsimi çözdüm harf harf,
Her harften bir “Elest” doğurdun bana.
Senin bâkîliğinde silindi ismim,
Ama ne garip, orada asıl ben doğdum
Zamanla değil, yoklukla terbiye oldum.
Bir ömür bitti,
Bir ömür başladı.
Ayna kırıldı,
Yüz göründü.
Ey bâkî!
Ey sonsuz ve suskun!
Ben şimdi adını içimde duyan bir sessizliğim.
Dilimde harf yok, kalbimde sen varsın.
Ne desem boş, ne susarsam o kadar dolu!
Fânî oldum ki Bâkî’ye erdim,
Gölgeydim; nuruna yöneldim.
Ben artık hiçim
Ve bu hiçlikte her şeyim sensin...
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(25 Temmuz 2025)