0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
234
Okunma

Gecenin en sessiz yerinde,
Rüzgârın bile konuşmaya cesaret edemediği bir vakitte,
Toprak titredi…
Ve bir çift avuç,
Sessizce umut ekti yüreğinin derin yerine.
Yeni dikilmişti zeytinler,
Ama ne yenilik, ne tazelik!
Kökleri…
Bin yıllık sükûtla konuşuyordu toprağın diliyle,
Sanki Nuh’un gemisinden arta kalmış bir dua gibi...
Her kök, yerin altında bir secdeydi,
Her filiz, göğe uzanan bir ayet.
Ve her yeşil yaprak,
Varlığın sırrına açılmış küçük bir sır kapısıydı...
Ey zeytin…
Sen sadece bir ağaç değilsin,
Sen suskun peygamberlerin gözyaşısın,
Sen yeryüzünün alnına yazılmış
Barış, hikmet ve bereket mührüsün...
Kimin duasıydı bu?
Kimin kalbinden döküldü bu sessiz çağrı?
Bir annenin yitik evladına fısıltısı mı,
Yoksa bir mazlumun göğe yönelmiş boynu bükük yakarışı mı?
Kim bilir?
Belki bir dervişin sabırla attığı her adımda
Ayak izinden yeşeren köklerdir bunlar.
Belki de geceler boyu
Açlıkla, gözyaşıyla beslenen bir milletin uykusuz duası...
Zeytin…
Ne zaman adını ansam,
Bir deniz uğuldar içimde.
Kudüs gelir aklıma,
Ve ağlayan duvarlar,
Sırtına çocuğunu saran bir annenin ürkek duaları...
Senin gövden nice baltalar gördü,
Ama köklerin hep sabırla sustu.
Yeşerdin yine…
Çünkü toprak adildir,
Ve dua boşa çıkmaz,
Eğer kalpten ve gözyaşıyla yazılmışsa...
Şimdi sor bana bu rüya neydi diye:
Bu bir işaret dostum…
Toprağın bile susup dinlediği bir mesaj,
Sabırla büyüyen bir müjde,
Ve içten edilen duaların
Kök saldığına dair ilahi bir fısıltı...
Büyüyecek o ağaçlar…
Belki bir gün gölgesinde çocuklar oynayacak,
Ya da bir bilge susup saatlerce o gövdeye yaslanacak.
Ve biz anlayacağız,
Sabırla, sevdayla, secdeyle ekilen hiçbir şey
Boşa gitmez bu yeryüzünde...
Erol Kekeç /19.06.2023/Sancaktepe/İST
5.0
100% (3)