1
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
270
Okunma
Biz kiraz ağacının gölgesinde nefeslenirken
Zaman tuzağını kuruyordu...
Güvendiğimiz kiraz da kesildi, O da biliyordu
Sırt sırta vermeyenlerin aşkı hiç’ti!
Bir dem kızılıydı tavşankanından
Üzerimden kül koklayan sızı
Halâ eteğini çekmemişti nazarımdan
Ölmek için tutuşurken bir yanım
Bir yanım yürü diyordu
Kıyıya varmak için bu son şinâhın!
Kısır bir pınardan beslenmişti acım
Gölgeme inen karanlığıma
Zerre kızıl düşse şendi ocağım
Güz bulutu kadar koyu bir sevdayla
Dalgalanan nazlı bayrak kadar sana tutsağım!
Ah parelenmiş ciğerim!
Söz geçmiyor daralıyor nefesim
Volkan çatlağından sızar gibi
Sessiz zerklerle
Gün be gün ölmelerdeyim…
Ah Leylâ!
Bahtıma inen şu gönül yaram da olmasa
Takılmazdım zifiri karanlığın tan yakan cenahına
Her düzen işkence diye tutunurken budağıma
Tutuşan yüreğimdir doğan doğuda
İster yıldız de istersen Güneş
Ne fark eder mum dibine gölge eder…
Şinah: yüzmek
Aşk-ı mübrem: Kaçınılmaz, vazgeçilmez anlamında...