1
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
318
Okunma
ölü denizin vasiyeti
Likya sularının son isteği miydik biz
yoksa bu kösnül günaha uydurduğum
bir bahane miydi deniz
o r a d a… Telmessos krallığında
köpüklü dalgalar okşarken esmerliğini
tuzlu su damlacıkları teninin vadilerinde kristalleşir
haram bir meyveye dönüşürdü güzelliğin
orada mı seni böyle umarsızca sevdim
çölde açmaya yeltenen bir kardelen şaşkınlığında
orada mı aşık oldum sana
ya da sen…
tılsımlı bir şelale gibi orada mı döküldün
içimin kuraklığına
aşkı nadasa bıraktığım göğsümde
anadan üryan çiçek açtırıp
orada mı bir çocuk bahçesine döndürdün içimi
işinin ehli bir ressam gibi
orada mı sen rengine boyadın içimin tuvalini
şimdi
Telmessos’a çok uzak sana yakın olsam da
kendi karanlığından kendi korkan
korktukça yeni acılar doğuran gece gibiyim
adını dudaklarıma sus’la mühürledim
ıslığını yitirmiş bir çöl rüzgarı gibi susuyorum
bildiğim en iyi şey s u s m a k
ki sustukça…
muttasıl sana savruluyor sarı saman başaklarım
her mevsim senin hasadın kalkıyor çorak tarlalarımdan
içten içe sana yanıyor içimin ormanları
yer altı suları gibi
sana akıyor nehirlerim sessiz sessiz
dudaklarıma hapsolsa da aşkımsı kelimeler
cümle yasağın kapısı aralayıp
seni seviyorum gizli gizli
kimsenin cenneti ile değişmiyorum
senin cehennemini
dört kitabın dördünde de hala yasak olsan da bana
sana bir adım kadar yakın
bir ömür kadar uzakta
senin ruhun bile duymadan
her gece sana ölüp
her sabah sana diriliyorum
külünden doğan Anka gibi…