2
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
485
Okunma
içimden bir Eylül geçti
sokağımdan bile geçmeyecek bir eylül
içimden geçti
yağmur duası gibi yağdı çölüme
vaha oldu solgun düşlerime
can suyu verdi
bir Phoenix gibi külümden diriltti
yankısız bir uçurumdum
okşadı hüznümün saçlarını
yankı oldu çığlığıma
kırdı dudaklarımın mührünü
günahı masumlaştıran dudaklarıyla
sonra, bir şey oldu
hissedilen ama görünmeyen bir şey
ölüm gibi ama ölünmeyen bir şey
pembe yalanlar kızıllaştı
zifir bir gölge düştü eylülün siluetine
sanki birileri
ölü toprağı serdi üstümüze
aşk
haram lokma gibi
kursağımıza dizildi
o gün… olmaz olası o gün…
bir gemi ambarında saklanan
kaçak yolcu gibi tedirgindi
belliydi,
gitmek için gelmişti
kılıcını teslim eden
o mağrur komutanlar gibi
titreyen elleri ile
açtı teninin düğmesini
gitmeden önce
teslim etmek istiyordu kalesini
bir bebeğin saçlarını okşar gibi
"lütfen giyin" dedim
-aşk bitince
-sevişmek zülüm zaten diye mırıldandı
yüzünde kül rengi bir hüzünle
usulca bırakırken evin anahtarlarını
-senden gitmek bile güzel” dedi
tam bir şeyler geveleyecektim
işaret parmağını getirip dudaklarımın üstüne
söze dair ne varsa mühürledi
içimden bir Eylül geçti
bütün yapraklarını döktü içime
g i t t i...