1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
77
Okunma
ŞİİR ÖLMEZ
Olur birgün çekip benden gidersen
Ben ölürüm şiir ölmez sevdiğim
Özleyip de alev alev tütersen
Ben ölürüm şiir ölmez sevdiğim
Unutup yâd etme geçen günleri
Bugünü yarını hatta dünleri
Ola ki unutsan senli benleri
Ben ölürüm şiir ölmez sevdiğim
Kapatıp defteri üstünü örtsen
Oturduğun şehri bile terketsen
Aşkı bilmeyene varıp da gitsen
Ben ölürüm şiir ölmez sevdiğim
İster bir seherde isterse tanda
Vazgeçip gelerek kalsan bu canda
Belki bir incilde ya da Kuran’da
Ben ölürüm şiir ölmez sevdiğim
Vakit gelse göçüp gitsem dünyadan
Seven çıksa aşka kalma sen nadan
Mahrum kalsam dilindeki duadan
Ölüm ölür şiir ölmez sevdiğim
Efkan ÖTGÜN
&&&&&&&&&&&&&&&
Dünya şiir günü dendiğinde, aklıma hep şu soru gelmiştir; neden dünya şiir günü?
Neden Türkiye şiir günü değil?
Bilindiği üzere dünyada ilk şiir, yazılı bir metin olarak Sümerler’de, bir kadın tarafından yazılmıştır. Bu kadın, kral olan kocasına, şu dizelerle seslenmiştir.
KOCAMA
Amacım, kalbimin sevgilisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Aslan, kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur
Güzelliğinle zevklenelim
Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Damadım benden zevk aldın
Annem söyle sana güzel şeyler verecektir
Babam, sana hediyeler verecektir.
Sen beni sevdiğin için
Lütfet bana okşayışlarını
Benim Tanrım, benim koruyucum
Tanrı Ellil’in kalbini memnun eden Şusin’im
Lütfet bana okşayışlarını
Diye noktalanan bir şiir.
Dünya şiir günü değil de, Türkiye şiir günü dememe gelince; herkesin yazma hakkına sahip olmasıyla birlikte, "sözde şiir" yazanların şair olmadıkları bilincinde olmamaları!
Şiir; Türkiye’de aşk acısı çekenlerin, eşinden ayrılanların, sevgilisine küsenlerin kavuşamayanların, ineği dağa kacanların, ikiz doguranların, kaynanasına tepki gösterenlerin kendilerini ifade edebilecekleri bir terapi merkezi olarak görmeleri sebebiyle şiir yazmaya sarilırlar! Çünkü kendilerini ifade edebilecekleri içlerini dökecekleri tek terapist yazmaktır. Bu yüzden "Türkiye’de her üç kişiden beşi şair olup şiir yazar."
Dolayısıyla dünyadaki bütün şair nüfusundan çok daha fazla şair, sadece bizim ülkemiz Türkiyededir!
Peki, bu durum kabul edilebilir bir olgu mu?
Elbette hayır! Çünkü şairlik , çekilen bir aşk acısı neticesi, sevgiliye kavuşamama neticesi ortaya çıkan bir şey değildir. Ayrıca "Atölyelerde" öğretiyle ya da zorlamayla elde edilecek sanat dalı da değildir. Şairlik ruh işidir. Kişide o ruh yok ise, yazdığı şiir değil, sıradan bir metin olmaktan başka bir şey olmaz!
Eğitim ve öğretimle şair olunmayacağına yakın tarıhimizin iki güzel örnek isim; Veysel Şatıroğlu ve Neşet Ertaş. Ne alalede bir egitimleri vardı ne de şiir atölyelerinde yetiştiler. Ama ruhlarına şairlik vardı ki o güzel dizeleri döktürdüler.
Kişi konuşurken kurduğu cümle yapısı, edebi sözcük kullanımı, sokak dilindan kaçınması dile özgünlük katması vs o kişinin şair olup olmadığıni zaten ortaya koymaktadır.
Yuksrıda da söylediğim gibi, "Türkiye’sinde her üç kişiden beşinin şair olması" nedeniyle, ülkemizde şair enfilasyonu yaşanmaktadır.
Bu enfilasyonu sosyal medya ve antoloji sayfaları gibi yayın organlarının yanı sıra, Gerçek anlamda şair olanlar da körüklemektedir.
Sebebine gelince, gerçek şairlerimiz, meydanı boş bırakarak, o ruhu taşımayan kişilerin at koşturmalarına izin vermekle birlikte, bu türden şiirleri eleştirmrkten kaçınırlar! şiir adı altında yazılan yazılara, haksız ve gereksiz iltifatlar yaparak şairlik enfilasyonunun daha da çoğalmasına katkı sağlarlar.
Şair nedir, şiir nedir ve nasıl olmalıdır’a gelince; Şiir, herşeyden önce çağdaş olmalıdır, o şiiri yazan kişi de, çağdaş olmalıdır.
Çağdaş bir şair, işlediği konularda, çağın gerekliliği olan, sosyal olayları, sosyal yaraları, sosyal öfkeleri, sosyal kızgınlık ve kırgınlıkları, sosyal sevinci, sosyal mutluluğu, sosyal nefreti ve öfkeyi imgelerek işlemelidir!
Yani bir şairin yüreği, Nemrut kadar gaddar, gül katresi kadar naif, Karun kadar zengin, Hint fakiri kadar dilenci, İskender kadar savaşçı, güvercin kadar barışçı olmalıdır!
İşlediği konular, kimileri tarafından ütopik sayılsa da, yazdığı şiirler, içerik itibarıyla hayatın kendisini anlatmalıdır.
Yazılan şiirler, bazen ikili ilişkileri, aşk, meşk ilişkilerini anlatırken, bazen savaşı, bazen barışı, bazen sosyal kokuşmuşluğu, bazen siyasi kokuşmuşluğu yada sosyal adaletsizliği de konu alarak şiirlerinde işlemelidir.
Şair tek kaynaktan beslenerek, bir takım yazılar yazıyorsa, ki bu gibilerine şair demek mümkün değildir!
Örneğin aşk acısı çeken birisi ertesi gün bir bakmışsınız şair olarak ortaya çıkmıştır. Yazdığı yazıların her satırında aşka, sevgiye kin ve nefret dolu ifadeler kusmaktadır.
Sorulduğunda ise; "Ben şair değilim. İçimden gecenleri karaliyorum. Eee kardeşim madem içinden geçenleri karalıyorsun, o zaman buruştur içindeki çöplüğe at o zaman.
Şairlik ve şiir, aşk ve sevginin vıcık vıcık kokustugu enfilasyonist, kaygan bir zeminde olduğundan, aşka dair içinde kalan ukdeyi kağıda dökmesiyle her aşk acısı çeken şair olarak karalamaya başlar. Bu yüzden dünya şiir günü değil, Türkiye ve Türkiye’deki sözde şairlerin, sözde şiir günü kutlu olsun diyorum!
Efkan ÖTGÜN
5.0
100% (1)