17
Yorum
42
Beğeni
4,9
Puan
379
Okunma
Bir zamanlar, karanlık gecelerle sarılmış bir şehir vardı. Her sokak, her cadde, adeta zamanın içinde kaybolmuştu. O şehri anlatacak bir kelime yoktu; çünkü o şehri hissedebilen sadece bir tek insan vardı. O insan, ismiyle değil, ruhuyla var olan biriydi—herkes ona adını unutmuş, yalnızca bir gölge olarak bakmıştı. Adı Sevda’ydı, fakat içindeki yitik sevda, adı gibi var olmuştu: Hüzünle, kırgınlıkla, kaybedişle.
Geceleri, soğuk rüzgarlar uğuldayarak geçti. Gecenin derinliğinde, bir kararmış dünyada, her şeyin sessizliğe büründüğü bir zaman diliminde, Sevda’nın gözleri, geçmişin acılarını taşıyan birer kayıp yıldız gibiydi. Her gece, bir başka gökyüzünün karanlığına bürünüyordu; öyle ki, kimse onun ruhunun donmuş kalbini göremedi. Duygularının soğukluğu, tıpkı zemherisinde bir ayaz gibi sarhoş edici ve derindi.
Bir zamanlar hayaller kurduğunu hatırlıyordu Sevda; umutlarını dağlardan, denizlerden, gökyüzünden toplamıştı. Ama şimdi, her şey sönüp gitmişti. Düşleri yok olmuş, tüm iklimler kışa dönmüştü. Zaman, bir yıkımın çığlıklarıyla geçiyor ve her geçen gün, Sevda daha da yalnızlaşıyordu. Belki de geçmişin izleri, yapacak hiçbir şey kalmadığını söyleyen bir hüzünle yankılanıyordu.
Bir gece, rüzgarı dinlerken, kendi içindeki yalnızlığa daha da derinlemesine inmişti. İçindeki hüzün, toprağa gömülmüş bir çiçek gibi, hiç açmayacak gibi duruyordu. Gecenin dondurucu soğuğu, ruhunu sararken, bir umut ışığı doğar mı diye bekledi. Ama belki de, beklemek bir yanılgıydı. Sevda, hem kaybetmiş hem de kazanmıştı. Çünkü geriye bakmanın hiç bir anlamı yoktu, belki de hiçbir şeyin anlamı yoktu.
Ve o gece, bir an için, zaman sanki durdu. Gözlerinde bir berraklık, yüreğinde bir sessizlik doğdu. Bir yıkımın sonrasında, belki de sevdanın özüyle birleşecekti. Ama her şeyin başlangıcı, nihayetinde bir sona dönüşmüştü. Gecenin karanlığında kaybolan bu çiçek, belki de son bir çiçek açar, ya da bir ömrün sonbaharına veda ederdi.
Ve o an, Sevda yalnızca şunu düşündü: "Zemherinin sessizliği, belki de en derin huzur."
Bir zamanlar umutlarım vardı;
ancak şimdi, sadece yıkık duvarlar kaldı,
her bir taş, bir kaybedişin simgesi,
her adım, bir başka mezarın yeri.
İklimlerin kış olması,
gözlerimdeki buğulardan ibaret,
bir çığlık ki dinleyen yok,
göğüsümde kırgın bir çalgı,
bazen bir rüzgar, bazen bir boşluk.
Zemherisinde ayaz olmalı geceler,
belki o zaman, soğuk toprağın derinliğinde
bir çiçek açar,
belki o zaman, geçmişin bütün kirli izleri
silinir, kaybolur.
Ve ben, her geceyi bir acıyla geçireyim,
belki, belki bir sabah,
gözlerimdeki buğular
sonsuz bir huzura erer.
5.0
94% (15)
4.0
6% (1)