14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1306
Okunma
Kent ormanlarının s/özel karmaşasında
Sen yalnızlık satıyordun
Ben ise yalnızlık dergahında
Bir mürit
Kapandığım mabetimde
Gize bilenmiş
Köşesi sancılı yükü ağır hayat bilmecesinde
Ben(siz)liğim de
Kendimi yitiriyordum…
Dolaştın ayak uçlarımda
Tökezlendiğimde tutmak için
Yüreğimden
Ellerin ilişti önce göz bebeklerime
Kader tutuyordu
Parmak uçlarında a(ş)k, bir leke
Şefkat asılmıştı
Dudak kenarlarındaki kıvrımlara
Bir nehir gibi akmak istiyordum
Geçerken
Gözlerinden..
Su boğar
Ateş yakarmış
Yangın yeri idi oysa mahşer evi yüreğin
Nehirlerinden alev akan…
Bütün yağmurlar bitmiş
Yeniden çöl olmaya hazır topraklarım
Dikeni yakan
Çiçeği acıtan
Mevsimsiz güle dönmeye çoktan razı aşk
Yeter ki fırtınlardan
Arta kalan rüzgarın uğrasın
Yoluma…
Kokun gelsin içinde
Bir kum tanesine yüklensin hayalin
Her acıdığında
Sen kaçmış ol gözlerime…
Ben aşk dergahında bir mürit
Sen yönünde
Döngülerde
Yüzüm sevdandan yana bakar
Gecem g/ün yağmalarında, yokluğuna
Ulandıkça
dualarım yorgun,
yamalı bir bohçada
kırk düğümlü,kırk sızıya iğnelenmiş...
öl/dürülmüş aşk..
kim/senin ne umurunda….