FUKARANIN DİŞİGeçen gün sıkıldım evde çıkayım dedim şöyle bir şehrin çarşı-pazarına Gezdim, dolaştım tam dönerken yorgun, argın bir eski dost, yanında arkadaşı ilişti nazarıma Oturmuşlar şehrin meydan parkında İki ayrı banka, lakin birbirine yakın Birinin benzi soluk, dostumsa alabildiğine sakin Geçerken yanlarından şöyle kulak misafiri oldum azıcık, izinsiz Fark etti eski dostum, kazara görünce beni - Ah üstadım, siz Olmazdı bir selam vermeden geçip gitmek ben de öyle yaptım. -Evet, ben -Neredesiniz? Ben de sizi arayacaktım. -Ne olacak efendim bu gidiş, bu avamın ahvali? Diyerek, beni sohbete dahil etmekti tavrı, hali İliştim dostumun yanıbaşına, müsade isteyip arkadaşından Daha merhaba demeden, yanındaki sordu -Arkadaş hangi diyardan? -Yabancı değil, merak etme bu şehirden -Sanki bir aşina gibi geldi, hemde ta ezelden. Düşünse de çıkaramadı galiba beni benzetti birine Sanırım bu sohbet iyi gelecek pek dışarı çokmayan benim gibi birine -Ee.. anlat bakalım üstadım, nasıl buluyorsun ahvali? -Nasıl bulacak canım, işte ortada memleketin hali Devam etti: -Siyaset yalan işi, lakin bundaki pek fazlasıyla ( Belli ki adam beni konuşturmayacak) Dostum sitem babından, sus der gibi yaptı adama kafasıyla -Debriyajı boşta, fireni yok adam gidiyor avamın gazıyla -Her gün yalan söylüyor millete, o küfürbaz ağazıyla (Gülesim geldi) Tuttum kendimi, ayıp olmasın diye Muhterem pek dolmuş, kaynayan tencere misali fokurduyor biteviye -Ne garip bir adam, imar için harap edip, eskiyi bozmak işi -Akıl hocaları mahir, arkasında sufle veren harami beş kişi -Az kaldı vallah dedi ahbabım -Yakında bu adam beni çıldırtacak Soymadık bir o kalmıştı, yakında ölüyü mezardan kaldıracak. Beriki: -Yav gassal soymamış mıydı? Yıkarken galiba eksik yaptı işini -Dur bir sorayım -Ne dedin? -Ağzında unutmuş, merhumun altın dişini Öyle bir sohbete düştüm ki yaşanan gerçeğin latifesi Duyunca altın dişi, beti benzi attı muhteremin, kesildi nefesi -Bunlarda hiç vicdan yok mu? Bari toprağın altında rahat bıraksınlar -Tez elden bir vasiyet yazıp koymalı, ölmeden dişimi çıkarıp saklasınlar. Gülsem mi, ağlasam mı? Bilemedim duyduklarım devr-i tayyibe mahsus İzin isteyip ayrıldım, sohbete fırsat bulamadan, lakin kafama takıldı bu husus Çıktığıma bin pişman oldum, gördüklerim ya garip ya guraba Yuvasız kuşlar misali şehrin parkına tünemiş onlarca fukara "Yiyin efendiler" siz yiyin beyt-ül malın tükenmez nimetini Siz yiyin manda yoğurdunu, kestane balını, ejder meyvesini Varsın kimileri kasalar dolusu, haram kara parasını aklasın Kimileri daha ölmeden mezarıma haciz gelecek diye takma dişini saklasın. Yüksel Erentürk YILMAZ |
Saygı ile