tükenişdünler günleri günler gülleri güller bülbülleri kovaladı, gizledik yüzümüzü kokuşmuş gündüzlerden; ruhumuzda travmalı bir kahkaha, etrafımızda yıldızlar kadar şizofren, ve sırtımızda yamalı ihanetler ayalayarak uzatırken karanlığı, sığamadık.. birer ikişer kaydık avuçlarından.. söyle ey günahkar ve miskin derviş! bu saatte.. hangi pazarda.. kime satsak; yastığa niyetlendikçe fütursuzca dönen ve belaya niyetlenen başımızı.. de hele kendine taşkın deli! hangi çölde vurup gömebiliriz vatansız bülbülleri, hangi kuyu başında hangi serap bekleyecek kabusumuzu.. alnımızda dört nala koşarken intihar yüklü atlar bir jilet ayazında çatlayınca hatıralar hangi şuursuz İstanbul tampon olacak bileklerimize.. gece gündüzü hep böyle bileyledikçe zaman boynumuza vurup uzatacak mı arafımızı? suskun ve çarçabuk ikindileri mesken tutuyor asam, kırıldığı yerde umarsız titriyor zaman.. sabahların körünü 4.45 yere seriyor kahkaham, iki vakte kadar öldürür tütünden sararmış dişimin ağrısı.. kendi kendine kavga eder bir gölge eski şiir defteri yapraklarından kefenler kendini şair tükenir kendine.. tükenir.. t ü k e n i r k e n d i n e, çünkü doludizgin ve kapkara bir boşlukta zaruri bir infazdır bazen yaşam! iki vakit sonra bülbüller gülleri güller günleri günler dünleri dervişler delileri kovalayacak, gezleyeceğiz yüzümüzü kokuşmuş gündüzlere.. gözleriniz gözlerimize değecek, vay ki gözlerimiz kan çanağı.. cinnetimiz dans ederken arpacık gölgesinde ansızın hepinizi kan tutacak! |