Yaşam Ünitesi
durup durup
kendini hatırlatan iki göz hüzün uzağı iple çeken uzayıp giden şehir şehire sınır sınıra yastığa koysam da Ağrı’lı başım taş gibi uyuyamam dizilir sıraya nicedirler şehrini düşünürüm yürüdüğüm sokaklarını bir vakit nüliferinde yaşam ünitesinde bilmeden olur mavisi bağıran göğe kanat çırpışlar çoğu bilmez çöle vaha çalmayı dönüşmeden yağmura gölgesi düşer kurşuni bulutların kentin sokaklarına çekilmez hâl aldığında karanlık sayar şafak delil istemez buz giymiş bir dağ taşırken içinde mağmayı duası kalbi yakanın gececi uzun iğne düşse ürperir yer sessizce derine inen köklerin güneş özlemi göbek bağından düşer cemreler naz niyaz toprağına mermer evinde bekleyen anne, babaya… şimdi; düşlemek aynı duayla uyuyup uyanmayı çiçeklenmiş ağaçlara bahçelere, dağlara dut yemiş bülbüle dönen iki afacan çocuk olabilmek seninle… Sude Nur Haylazca (Vaha Sahra) |
kendi devrimlerini
daha da diyerek boğan günahkar çocuklarız biz usta
ve inan sen dışında kim doğruyu anlar bilemesem de...
ne güzeldi şiir ve şarkısıyla ve insanlığıyla...
eyvallah.