Ana Rahmi Zalimi Doğurmaz mı
Gözlerim, haberlerde bir fotoğrafa takıldı,
Suriye’nin yıkılmış taşları arasında, Bir çocuk, dizlerinde toz, gözlerinde korku, Ve bir feryat yankılanıyor, Duvarların dile geldiği bir sessizlikte... Kendi kendime sordum, Bu kadar acıya neden olan eller, O zalim eller, Bir ana rahminden mi doğdu? Ana rahmi merhametle doludur, Ama dünya, Dünya onu zehirler mi? Bebekken yumuşak elleriyle hayata tutunanlar, Nasıl olur da bir gün yıkımın aracı olur? Belki de bir tohum ekilir kalplere, Nefretle sulanan, korkuyla büyütülen. Bir coğrafya öğretir mi bu zalimliği? Yoksa sınırların ötesinde de aynı mı her şey? Suriye’de feryatlar yankılanıyor. Minarelerden ezan değil, Bombaların çığlıkları yükseliyor. Bir çocuk, annesine sarılmış, "Anne, neden bu kadar gürültü?" diye soruyor. Ve annenin gözleri, cevapsız kalıyor. Toz, duman, harabe… Bir zamanlar kahkahalar atan sokaklar, Şimdi boş, Ve çocukların ayak sesleri yerine, Sessizlik hüküm sürüyor... "Biz ne yaptık ki, Neden evimiz yıkıldı?" Küçük bir çocuk soruyor. Ama kimse ona cevap veremiyor, Çünkü bu savaşta sorular bile susturulmuş... Oyuncakları kırık, Kardeşi bir taş yığınının altında. Ve gözlerinde bir soru daha: "Zalimler nasıl bu kadar güçlü oldu?" Bir annenin gözyaşı, Bir nehir olur akardı eskiden, Şimdi ise kurak bir çöl gibi, Çünkü gözyaşları bile taşlaşmış. Sadece evlatlarını değil, Bir geleceği kaybediyor. O bereketli toprak, Kanla sulanıyor artık. Ve biz, uzaktan izliyoruz. Ellerimizde telefonlar, "Ne kötü!" diyerek geçiyoruz... İnsanlık Nerede? Zalimlerin bu kadar rahat olduğu bir dünyada, İnsanlık ne yaptı? Birleşmiş kelimeler, Ama birleşememiş yürekler. Her bomba düştüğünde, Bir vicdan daha ölmedi mi? Her çocuk ağladığında, Bir insanlık dersi daha unutulmadı mı? Bir ana rahmi, sevgiyi öğretir, Ama dünya, Dünya zalimi yaratır mı? Silahlar konuştuğunda, Vicdanlar susar mı? Zalim doğmaz belki, Ama öğretilir, Hırsla, kinle, nefretle beslenir. Ve bir gün, Kardeşine bile silah doğrultacak kadar kör olur... Acıların Dersleri Bu fotoğraflar, Bizim için birer ders değil mi? Ama kim, Kim çıkarır ders bu yıkımdan? Bir çocuğun ağlaması, Bir annenin sessiz çığlığı, Bir babanın yok oluşu, Ve bir milletin tükenişi. Hepimiz seyirci olduk bu oyunda, Ama unuttuk, Bu sahne, hepimizi içine alır bir gün... Zalim, güçlü görünür, Ama zaman onun düşmanıdır. Bir gün, O taş duvarlar, Onun da üzerine yıkılır. Çünkü tarih, Zalimleri unutmaz. Onları mahkûm eder, Sessizliğin kalın sayfalarında. Bir Umut Var mı? Suriye’nin çocukları, Bir gün gülecek mi? Anneler, evlatlarına sarıldığında, Korkusuz olacaklar mı? Bu dünyanın cevabı yok. Ama bizim var. Kalemlerimiz, sesimiz, vicdanımız, Bir şeyler değiştirebilir mi? O fotoğraf hâlâ zihnimde, Suriye’nin taş yığınları arasında bir çocuğun yüzü. Ve kendi kendime soruyorum: "Biz ne zaman, gerçekten insan olacağız?" Kalemim kılıçtan güçlü, Ama o kalem, Ne zaman yeterince güçlü olacak? Bahadır Hataylı/10.12.2024/Sancaktpe/İST |
sokaklar, zindanlar
ve onların sahibi insanlar usta.
aynı yurdum inanmasan da...
çok şey var,
aldatıcı, hain ve yıkılan evlerin tozu dumanı arasında kaybolmuş...
tutunmak.
kardeş diye diğer bir ele, benden olmasa bile, onu hissetmek.
sendeki hissiyatım bu.
sonra devrildi elbet insanına hain zalim bir diktatör.
çocukların gözyaşlarına bile hesap veremeyecek...
akşam haberlerinde İsrail Şam'a 15 km. de...
ne tank, ne gemi, ne silah
herşeyi darma duman ederek hem de...
ülkem de bunca yıldır kayıp nice genç
ve anneler arıyorken onları bilmem ne örgütüne yazanlar şimdi
o ülkede adalet arıyorlar ve ben acı acı gülümsüyorum,
utanmışlığımdan bunca yorgunluktan elbet...
atı geçtim usta,
ne yazık artık itin kim olduğunu da karıştırdı bu millet...
eyvallah.