Siması tanıdık bir Tanrı'yaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın yokluğun ayakkabılarını karanlığa bırakıp giden beklenmedik bir misafir gibiyim
Kendimi kendimle ağırlıyorum Denize sürüp yüzümü dilimi tuza baniyorum Zamanı kıstırıp tenha da gecikmişliğimi sorguluyorum Doktor ne zaman gelir süleyman Doktorluk bir durum yok bu saatten sonra pansumancıya duyduğun minnettir aşk sesinin kalabalık kabilesine alınırım diye ayinlerinden yedi defa tavaf edildi suretim yorgun bir ağrının hikayesini alınınca gökten yedi evvel öncesine yedi evvel sonrasına sırtından inkarı dudağıma bırakılan bir ilmikti gözleri aklımın imamesine sahip çıkamıyorum gülümsediğinde bilmediğim lisanın bir lala endişesinin söyleyemediğin telefuzundayım sin ile ema arasında durdurulan seyyahın kitabından düştüm gözlerinin çekik hikayesine kaşlarını kaldırdığında siyahına dargın bir fiil imlasına kızgın kırgın gibi aklımı yorup deviriyor cümlemi sözüne dudaklarımda biriken şiirim çürüyor doğmadan düşen bir cümlenin yasından kalkıyorum kendime siması tanıdık bir secdenin yüzünden silinince yüzüm dizlerimle papuçlarım arası mesefeleri kısıtlıyorum topuklarımın yol dönüşlerini saymaz isek iklimin kendine ihbarını ele alabilirdik fakat kehanete göre elleri zincirli saçlarında çöl yanıkları biriken dudaklarında aşk çürüğü bir ben taşıyan bir kadın sözünü alıp dilime yedi fetva ile yedi kabileden dua dilenmem lazımdı yedi üryana yedi inkara yedi tanrıya bölüp avuçlarımı tövbeye düşmeliyim sima sına benzediğim bir şiirin dişlerindeki dolguya otururken kavuştak yapıp bir mısrayı ahalinin narasına sürmeliyim dilimi yedi evvel önce yedi evvel sonrasına doğa bilsin diye dudağımdaki şiir.. şimo sinan şeker KÜL Sürmesi |