NİYETİMİZE SAKLANDIK
Nasılda büyüyordu içimdeki eksiklik.
Ve hiçbir eksikliğim, Şimdiki kadar tamam olmamıştı. Ben içimi boşalttığımı sandıkça, Nereden bilebilirdim ki, İçimin nice sırlara gebe olduğunu. Bir saba makamı dolanır sesimde. Makamı derbeder de olsa, Şık durdurur her sözcüğü dilimde. Sabahtan kalma bir rüzgar gibi, Eser durur gerçekleri yüzüme. Geceden korkmaz olurum artık eskisi gibi. Yolumu bulmam için parıldayan ışık, Kurtulmuşluğudur Ay’ın tutulmaktan, Şahidiyim, yayılır daha fazla eskisinden. Havam biraz soğuk olsa da. Sızlasa da burnumun direği Üşütemiyor artık eskisi gibi içimi. Yarı üşümüş, yarı kırgın bir çocuk olsam da. Takmıyorum artık kafama, Hakikati perdeleyen beremi. Çokça size özgü şiirler yazdım. Siz desenli resmiler yaptım. Bundan bizler yarattım. Çoğalarak yürüdük karanlığın ardındaki şafağa. Sağanak gibi… Gizlemedik üzerinde tek bir leke bulunmayan çamaşırlarımızı, Hep en öne astık beyaz çarşaflarımızı. Saklayacaklarımız olmadı, saklandıklarımız da. Daima en başta, Adem gibi… Artık biliyoruz, varlığın üryan, Yokluğun kalabalık olduğunu. Boş, tertemiz bir tuvali Tinerle temizlemek zorunda bırakıldığımızda anladık. Kirin zorla dayatılanlarda olduğunu... Veremeyeceğimiz hesaplarımız da olmadı bizim. Kesilemeyen cezalarımız da. Ne ise bedeli, ödeyip geçtik… Hakikati gizleyen bir sahtekar olmadık hiç, Yolculuğumuz hep Güneşe doğru. Çünkü Güneş, yakmamıştı kanatlarımızı, Cehaletinizin yaktığı kadar... Ve biz; Aydınlıktan nasibini almamış ruhlarınızdan kaçtık hep. Hiç korkmadık karanlıktan, sizden korktuğumuz kadar. Soylu sandığınız erdemlerinize, Soysuzluğun ne de çok yakıştığına, Hiç bu kadar yakından şahit olmamıştık. Susmanın ne derin bir erdem olduğunu, Siz konuştukça anladık. Biz susunca yerimize konuşanların var olduğunu Sessizliğin sırrına vardığımızda anladık. Gün be gün çoğaldık… Bir biz bildik gözlerimdeki dalgınlığın nedenini. Bir de uzaklarda bizi gözleyenleler. Biz kim ve nere de miyiz? Kötü nefeslerinizden kaçıp, niyetlerimize saklandık.. Özlem SABA |