Sonra günleri hayra...bilmediğimi açıkça söylediğim her lisandan sınav yapıp, yok diyorlar, yok ! sonra günleri hayra beni şer’e sayıyorlar. en çok o anlarda işte dünya felaket kokup, yeşeren ne bilmeden ben, solduruyorlar. kötürüm aşklara dualar ne yapsın. ama inanıyorlar. aşk dediğin biraz mevsim oysa, geride hatırlanacak bir şey bırakmıyorlar... ki; ben de günahkarım çekip gitmelerden sıcak tren raylarına. ve hatta şahitlikleri bile vardır minibüs duraklarından hava limanlarına, yalnızlıkların... benli evin ne çok evde çağrışım olup, geceye döndüğünü düşünebiliyorum oysa ama, aynı o evler benim başıma yıkılmaya çalışılıyor pembe panjurlarında beş kuruşluk sevda payım olmasa bile. aslında, güzel şehirlerin eli böğründekileri derin kuyularında hep kötü serüvenlerinin acılarına yorup birilerini söveceklerine, sıcak sandıkları dudaklarında öpüş payını hissettire bilseler o dediklerine, dünya kurtulur mu bilmem ben ve ben gibi serseri dediklerinden... |
Ve böylesi bir durumda da evet ne yazık ki kurbağa kurbağa olarak kalıp sıçramaya devam eder y a ş a d ı k c a.
Hee bir de kimse kimseyi öpmek zorunda da değil bu hayatta.Bence insan olmak kadar insan kalabilmekte bir seçim. Hani tercihi insan kalabilmekten yana kullanabilse bazı kurbağalar bence gerek de duymayacaklar herhangi bir prensese. Ve o zaman bataklıklar da olmayacak - diye düşünürken ben-
Neyse şiirin yorumu niye çirkin kurbağa herhangi bir prenses masalına gitti bilmiyorum ama şiir yani güzeldi, ne denilebilir:))
Y a ş a d ı k c a neler göreceğiz kim bilir?
Şiire tebriklerimle.
Saygilar.