Kırk...
Tanrı yasak bir elmaya çizmişti kaderimin aynasını
Düşlerine üşüyen bir şemse and içerek Ve Adem’in tuttuğu yas ile Aradığı aşk Bir kıskançlıktı Seni kendime lânet sayan gözü yamalı duran fistanlı vaveylâlar uğruna Çürütmüş bir ışık aleviydi U/yânık bir yağmur kıblemde bir hicran kokturuyor Yâr eli bir mahzuna elvedâyken Kargalar mezar diplerinde Martılar deniz güvertelerinde Bir simide mülteci kalırlar Çünkü ölmek boğulmadan yaşama sanatıdır Bir yargıcın nizamında Bir savcının patiklerinde Üryan bir su Ve arsız bir k/ağıt necidir kaleme sığınan Sanki bir ilham perisidir Cürümle yanarken kalbimin yapraklarında Bir zaman gelir Eğilir başak kendi nabzına Sarı ve de sıcak Eylül fırtınasıdır Kırk gün kırk gece bir atın karnında Beyaz bir kapının buluta değen seyrinde Ne geceler karanlık Ne de yağmurlar tenha sokaklarda Ay gibi kül Aşk gibi birbirini izleyedurur daha nice Havva’lar sızar tılsımıyla Yasak bir elma içûn Mavi bir keşif için Işıklar mahşerimin ağrıyan saatleri gibi Kul makamında bir lades çeker Libâsında makberinde düşlerken Neye karanlık bilinmez Neye bülbülün yası Gül ölmeden önce.... Gezgin imgeler .... |