Krallar ve Soytarıları...ben ki sevda denilenin en arsız yolcusu. artık sussam diyorum ha usta... kekik kokulu dağlarım yitmiş, umut denilen bitmişken yelelerinde rüzgar oynaşmayan, yersiz, yurtsuz bir atın kahredişiyle. ne çok yüceltip o ince ruhlar altında aşkı, fırtınalarda sınayıp, dalgalar çekilince gerçeği görebilmek. yanılmak ne kötü bir duygu be usta, alınmış tutsaklar olduğumuzu bilmek, ne kötü... ölüm yüklü teller sarıyor rüyaları örneğin. ne yana dönsen huzursuzluk, her yanda çığlık. bir kendi sesi değmiyor insanın kulağına usta, düşmeden pencereye vuran yaprağınki bile duyuluyorken. sonra sesleniyorsun, sevda bu, elden ne gelir usta. kalk diyor, uyuma diyor, gözlerini açsın istiyorsun, sinmiştir belki solgun duvarlara nefesi umuduyla, ama.. .kendi gözlerin düşüyor yokluğun satırlarına, açıp tekrar tekrar okuyorsun kıyısını döven dalga örneği. sonra usta, sonra bulut olup çiğ damlaları misali yazgı denilenin üstüne düşüyorsun. bozuluyor harfler, silikleşiyor. hangi yeminin gücü yeter yarın aynılarını yaşamayacağım desen de, yaşanacak usta, biliyorsun... sonra teselli faslı düşleri bırakıp kaçarken uzaklara. gerçeğe dönüş. bilmek sonra sesinin ulaşmayacağını sürgünü olduğun yurda. öfke ! krallar ve soytarıları hala tanrı olduklarını düşünüyorlar diye. öfke ! zamanın konuşmayan dilleri affetmesin serzenişiyle. öfke ! gece siyah tüllerini örterken ne çok gereksiz bir hayatın üzerine... şimdi duyulan kabus dolu gece sabahının son terennümü usta. kalkmalı bir şekilde, kalkmalı insan eli yüzü dökülüyorken bile... kalkıp bir çay koymalı gri yalnızlık dolu herbir şehirde. gülümsemeli önünden geçtikçe suretinin vurduğu vestiyerlere inat, gülümsemeli, alı al, moru mor olsa da, ölmedim, karşındayım hala bak işte diye... Şiire not: bazen bir ses arıyorum bulunduğum yerlerde, acılar sökün etse de , direnirken kinlere. kimsenin adını anmıyorum. evet, yaşıyorsunuz siz. yaşıyorsunuz ölüm zehirlerini benim elimden de içtiğiniz gibi, demeden bile... çünkü, çünkü birazdan ince saz başlayacak taksime. biliyorum, kendime sanki yetmişim gibi üşüyeceğim sizin yerinize de... 2012 |