BİR AYRILIK MEVSİMİ
Üşüdüysen canımı yakabilirsin.
Hadi gel, tut ellerimi. Ağustosun son yaprağı gibi düştüm; Hayatımın son çeyreğinde, İçten içe çürüdüm. Savruluşum sensizliğimden; Gözlerim buğulanıp buğulanıp akıyor. Aynada bıraktığın suretin, Pişmanlıkları uyandırıyor. Bir ayrılık mevsimiydi; Kırıp attın kolumu kanadımı. Sararan hayatlar arasından sıyrılıp Kışa çevirdin baharımı. Son bir nefes gibi, Eski meyveler gibi tatlı anılar. Melankolinin örtüsü gri gökyüzünde, Bir gurbet türküsüyle çağlar. Vedanın mevsiminde, Gözlerimde asılı kaldı fotoğraflar. Bıçak kesmez ağzımı; Kalbimde derin derin boşluklar var. Sarı sıcak cümleler, Yaprak yaprak hasretinle ürperir sol göğsümde. Kirpiklerinin arasından, Ellerim saçlarının çiği kokar bu yerlerde. Darağacına astın, Bir keman iniltisiyle saçımın aklarını. Seni alıp götürdüğünden beri ıslak tren rayları, Kopardım eylüllerden takvim yapraklarını. Geçtiğin yerler çocuksu gülüşlerine bir türkü yakar; Bu hüzünlü kuşatma ne menem bir şeymiş. Kuşlardaki gitme telaşı, Issız sokaklarda yalnız üşüme hengamesindenmiş. Her şey bitti artık; Avuçlarımdaki bir vedanın hatırası. Şimdi sen yoksun ya, Ayrılığa zor ölümü anlatması. Halil Kumcu 13 Eylül 2024 / Cuma / Ankara |