DEVRAN (1)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın UNUTTUYSAK HATIRLAYALIM;
„Atatürk maskesiyle Ulusal Sol’un tasviyesi 12 EEYLÜL’ÜN ÖNCÜSÜ, 12 MART MUHTIRASI. Bundan 53 yıl önce bugün, 12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesi, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a muhtıra verdi. Muhtırayla, Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu Adalet Partisi Hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. Cumhuriyet gazetesi bir süre kapatıldı ve gazetemiz eski başyazarı İlhan Selçuk sorguda işkence gördü. 53 yıl önce TSK, siyasi iktidarın “Tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine soktuğu” gerekçesiyle muhtıra verdi. Sonrasında CHP Milletvekili Nihat Erim’in başbakanlığında “partiler üstü reform hükümeti” iddiasında bir hükümet kuruldu. Hem orduda birçok komutan emekli edildi hem de aralarında İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu’nun da bulunduğu birçok yazar işkenceden geçirildi. Muhtıra dönemin Adalet Partisi iktidarın “Atatürkçü reformları izlememesi” olarak gerekçelendirilse de uygulamalar bu gerekçe ile örtüşmedi. Muhtıra sonrası Cumhuriyet gazetesiyle beraber, özellikle ulusal-sol çizgideki Yön ve Devrim dergisinin kadroları hedef alındı. Bir süre sonra bu yönelim, kapsamını genişleterek “solcu avı”na dönüştü. Millî Demokratik Devrim taraftarı sol görüşlü subayları 12 Mart sonrası ordudan tasfiye edilirken bu özellikleriyle muhtıra, 12 Eylül darbesinin öncülü işlevi gördü.“ (Sayın Yazar Çağdaş Bayraktar’ın 12.03.2024 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısıdır.)
12 Eylül Cunta’sı beterdir “Sevr”den bile,
onca yıl geçti gelinemedi hâlâ kendimize; Kazanmıştık Kurtuluş savaşı’nı, Lozan’da geri almıştık bağımsızlığı. O kara gün yaparak emperyalislerle birlik yitiriverdik Milli Onur’umuzu, kumpaslarla didik-didik bitiriverdik Şanlı Ordumuz’u... Devran aynı devran,(*) zamansa aynı zaman aman, bilin ki her Serv’in vardır bir Lozan’ı, her hiyanetin de bir oyun bozanı. Ne Vatan kalmıştı savunulacak, ne özgürlüğü seven, vatanı kurtaracak, bu günki gibi yanlış olduğunu bile-bile girmek isteyenler bile vardı yabancı himayesine... Devran aynı devran aman, zamansa aynı zaman, tabi ki her Sevr’in vardır bir Lozan’ı, her hiyanetin de bir oyun bozanı. Halife’den, Tarikat ve Ulema’lardan kurtulmuştuk, Laik ve Demokrat bir Cumhuriyet kurmuştuk düşmanı işbirlikçileri ile dökmüştük denize denize, şimdi yeni işbirlikçiler iktidara geldiler yine... Zaman yine aynı zaman, Devran’sa yine aynı Devran aman, ola ki ki her Sevr’in vardır bir Lozan’ı her hiyanetin de bir oyun bozanı Saray aynı, yine karar veriyor hükümdar; Dolar karşılığı katla vatandaşımız Arap’lar, Suriye, Afgan, Afrika, Rus ve Ukranya Sığınmacı’larıyla yine o günlere geldik, bir saltanatı devirdik, yenisini getirdik... Zaman yine aynı zaman, Devran’sa aynı yine aman, elbet ki her Serv’in vardır bir Lozan’ı, her hiyanetinde bir oyun bozanı! (*)Ne gariptir ki DEVRAN kelimesiı; “Doğa-üstü güç“ ile Doğa, „Mantık-dışı Raslantı“ ile Alın Yazısı(=Ezeli Tanrısal buyruk), Evren, Zaman ve Çağ gibi içlerinde karşıtları olan kavramları yan-yana taşır. |