ANNE
Burada geçen günlerin birbirinden farkı yok
Geçen her gün benden de bir şeyler alıp götürüyor Hafta sonu gelmiş kimsenin umurunda değil Çünkü gidecek bir yer yok El kadar düzlükte dolanıp Kader mahkûmları gibi volta atıyoruz Zaman acımasız olsa da Kendi kendime, geçer diyorum Ama biliyorum ki geçen zaman değil bizmişiz Evet, bizmişiz geçen Bazen kendinden bazen de her şeyden çekip gidersin Çünkü kalmanın hiçbir anlamı kalmamıştır Ama dünyadan gitmek Bu genç bedenlerin en son istediği şey olsa da Belki bugün, belki de yarın ölebilirim düşüncesi Herkesin hatta benim de aklımda Burada düşünmeye çok vaktim var Ama her geçen zaman canımdan can alıyor, içimi yakıyor Bir de korku Evet, ölümden burada çok korktum, hem de çok Çünkü çok ölüm gördüm Gencecik fidanlar düştü, toprak oldu İnsan doğar ve ölür Belki de bilinçaltımıza girmiş ölüm İki metrelik toprağa girmek Musalla taşına konmak Ya mayına basıp parçalanmak Ya da bir mermi yiyip boylu boyuna uzanmak Bir de senden ebedi kopup gitmek Bunun düşünmek bile çok zor Bazen kendime soruyorum Beni bu hayatta, gerçek anlamda kim sevmişti, diye Cevap çok basit, sadece annem sevmişti Çünkü annem dışındakiler şimdi bana yalan geliyor Hani derler ya, ana gibi yar olmaz, diye Bunu kim söylemişse doğru söylemiş Yollarımıza kahpe pusular kurulmuş Buralarda canlar alınıp verilmekte Can pazarındayım anne! Kör kurşun adres sormaz derler ya Çocuklara, kundaktaki ağzı süt kokan bebeklere Burada da kurşunlar sıkılmakta anne! Buralarda rüzgârlar sert eser Rüzgârlar bedenimi savurur bir âlemden bir âleme Kar, pus, tipi, gece ayazında üşüdüm, dondum anne! Aç kollarını ben geldim, sar beni anne! Aç ki kollarında ısınayım anne! Artık uyku uyuyamıyorum Yüzüm gülümsemeyi unuttu Yusuf gibi bir kör kuyunun dibindeyim Ve Azrail başımda beklemekte Araf’tayım, el ver de çıkayım anne! |