Eskiden
Eskiden
Eskiden kar yağanda biz yeniden doğardık Uzun kış gecesini neşe ile boğardık. Televizyon yerine radyo ile yatardık Piyesleri dinlerken nefesleri tutardık. "Arkası yarın" idi zamane dizileri, Sahneleri görmeden üzerdi bazıları. Kar metreyi aşınca devredeydi kürekler Komşu için çarpardı her hanede yürekler. İmece ruhu vardı, yetişmez idi günler, Küçükler saygılıydı büyük sözünü dinler. Sohbetin arasında bitirirdik harmanı, Aşımız az olsa da Hak verirdi dermanı. Babam sigarasını tabakadan sarardı Sabah buz sarkığını herek ile kırardı Sabah koyun dizilir yem için sıra sıra Geri kalan yetişmez iki avuç mısıra Horozların peşinden sığırlar mööö ederdi Kazanda yal bitmeden iki balya biterdi. Fasulye turşusunu çamur küpte saklardık, Ekmek pişti mi diye kuzineyi yoklardık. Yedi kardeş on inek altlı üstlü yaşardık Koyunların peşine yalın ayak koşardık. Eski çoban heybesi içinde kuru ekmek Katık bulamayınca hiç bilmez idi bitmek. Kaval sesi duyunca sokulurduk hemence, Dört yüz hanelik köyde beş kaval üç kemençe. Mani dediğin şeyi kafamızda yazardık, Türküler eşliğinde tarlaları kazardık. Yüklerdik eşekleri çıkarırdık perondan, Yaylanın düzlükleri kararırdı horondan. Yetişti kasetçalar, çabuk biterdi piller Kaset çalar söylerken idman ederdi diller. Koyunun yoğurduna rakip sığır kaymağı, Soğumadan biterdi telli peynir kuymağı. Pınarlar soğuk akar, avuç ile içmeyin, Şehitlerin yanından Fatiha ’sız geçmeyin. Yaylacının zor işi sırtında yük göçmektir, Komdan inme sebebi mısırları biçmektir. Yazmak ile biter mi, her bir anı dün gibi, Çayırlarda yatardık sanki ipek, yün gibi. Mustafa Hoşoğlu Kom: Mezra evi |