BİR AŞK HİKAYESİDİR BENİM HİKAYEM
Papatyam!
Bir aşk hikâyesidir benim hikâyem Seninle başlayan ve seninle biten Başında ben, sonunda ben Ama biliyor musun? Hiç bir zaman sen yoktun, olmadın da İki kişilik oyun denen aşkı Ben tek kişilik oynadım ve yaşadım Evet, benim aşkım ve oyunum Sen olmayınca hep tek kişilik oldu Karşılıksız, tek taraflı bir aşk Bu yüzden ben, hep eksik, hep yarım kaldım Ben seni, senin haberin olmadan Sana dair kurduğum hayallerde Yazdığım şiirlerde Dinlediğim şarkılarda yaşadım Ve sana olan aşkımı, sevgimi içimde büyüttüm Kendi kendime hasretini çektim, özledim Kimi zaman kaderime isyan ettim Bazen de oyuncağı elinden alınmış Küçük çocuklar gibi ağladım Bazen utandım ama yine de ağladım Bazen ağlamaktan göz pınarlarım kurudu Bu sefer de içime ağladım İçime akıttığım gözyaşları Aşkının ateşini söndürmedi, aksine harladı Ve aşk yarama kabuk bağlamadı Seni hep kalbimde sakladım Senin yerine, en çok sevdiğin papatyaları koydum Onlarla konuştum, sen diye Seni nasıl, ölümüne sevdiğimi, bir tek onlara anlattım Papatyanın ayrılık olduğunu bilmedim Onu bir çiçek, fal açma çiçeği olarak bildim Ama yanlış bilmişim Papatya, saf, temiz kalbin ve sevginin ifadesiymiş Bunu bir bahçıvanın hikâyesinde okuduğumda anladım Bu hikâyeden, gerçek sevginin bazen söylemeden Kavuşmadan da yaşanabileceğini acı da olsa öğrendim Kendi hikâyemde, aslında aşkta da keşke yoktur Varsa zaten aşk da yoktur, gerçek değildir Çünkü keşke, geç kalmaktır, ayrılık demektir Pişmanlık demektir, hüzün demektir Acı, gözyaşı ve bazen de ölüm demektir Neşet ustanın dediği gibi ’’Ne güzel yaratmış yaradan seni’’ Yaratmış da seni görüp sevmişim Sevsem de sen uzaksın, sen hasretsin, sen özlemsin Sen aşksın, sen ateşsin, sen yakansın Bense, yanacağını bile bile ışığına Ateşine koşan bir kelebek Bir ihtimal, sonunda sana kavuşmak varsa Yakan sen olsan da ben yanmaya Bin kere de olsa, kelebek gibi ateşinle yanmaya razıyım Ah be Neşet usta! ’’Yalandan yüzüme gülen dünyada’’ diyerek Ne güzel de dersin türkünde Sanki beni anlatırsın Bu yalan dünyada ilk ben sevmedim Ama bu aşkta ilk ben kaybettim, ben yandım Ne yapayım, kaderim böyleymiş Kader yollarımızı ayırsa da Benim gönlümde hep sen vardın Papatyam yalnız sen vardın Türküdeki gibi hep benim olacakmışsın sandım Ama aldanmışım Kuş misali ellerimin arasından uçup gittin Şimdi yalnızlığında, kendi kendime konuşuyorum Ellerimde kuruttuğum papatyayı Defterimin arasına koyuyorum Seni anlattım ona Seninle ilgili kurduğum hayalleri anlattım Biliyor musun, beni bir o dinledi Biz gecekondunun çocuklarıydık En zor günlerde, ağır yaşam koşulları Ve imkânsızlıklar içinde olsak da Boyun eğmek yerine Eyvallah demesini bilen çocuklar Benim hayatımda bir gecekondu mahallesinde başladı Kurtuluş mücadelesinin verildiği yer Sonrasında başkent olan ’’Bahtı kara’’ dediğimiz Ankara Aslında benim de bahtım kara oldu, memleketim gibi Sizinkiler başka yerden gelse de Memleketler ayrı olsa da Burada kesişti yollarımız Burada yazılan, anlatılan hikâyelerin çoğu ise aynıydı Bir de içinde sen ve ben olan, bizim hikâyemiz vardı Bu bir aşk hikâyesiydi Başı ve sonundaki kelimeler ise eksik Eksikliği, yalnız, karşılıksız, acı, mutlu Ve birtakım kelimeler olan… |