KARA ZURNA (96)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „ Cumartesi yazılarımızdaki 100. yıl geleneğinin anlamlı günlerindeyiz. 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 100. yılı. Lozan için yapılan en yaygın tanımlardan biri şudur:
Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi! Bunun yanına bir tanım daha koymak gerekir: Tam bağımsızlığın meşalesi! İkisi aynı şey değildir. Tapu sizindir ama size ait toprakların kullanım hakkını elinizden alabilirler. Orta Amerika’da, Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da buna benzer çok “bağımsız” devlet vardır. Nikaragua bağımsız devlettir ama Panama’dan sonra iki okyanusu birleştirecek kanal yapmaya uygun tek yer buradadır. Bu kanalı yapma hakkı ABD’nindir. Kenya dünyanın tıbbi bitkiler bakımından en zengin ülkesidir. O topraklar 999 yıllığına Batı ülkelerine kiralanmıştır. *** Lozan’da ise Mustafa Kemal sadece tapu senedini değil, tam bağımsızlığı istedi. Görüşmeler o yüzden uzadı, kesildi. Kesintinin iki temel nedeni vardı: İstanbul ve kapitülasyonlar! Emperyalistler İstanbul’un uluslararası statüde olması için ısrar ettiler. Asıl amaç boğazları kontrol etmekti. Bir de kapitülasyonların devam etmesi için bastırdılar. Bir devletin başka bir devlete iktisadi ve sosyal ayrıcalıklar tanıması anlamına gelen kapitülasyon, Osmanlı’da 1838 Baltalimanı Anlaşması’yla başladı. Bununla Osmanlı üretemez hale gelince 1881’de Osmanlı hazinesini yöneten Düyunu Umumiye, 1920’de Anadolu’yu lime lime bölen Sevr geldi. Lozan Sevr’i bozan, yırtıp atan antlaşmanın adıdır.“ (Sayın Yazar Musrafa Balbay’ın bir yıl önce, 22 Temmuz Cumartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’de yayınladığı 100 YIL… SERV’İ BOZAN, LOZAN! adlı köşe yazısının başından alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
„Sevr’i bozan, Lozan!“
çok anlamlı ve kafiyeli bir makale, Peki „Ya Lozan’ı bozan?“ O mu, son 20 yıllık bir hikaye! Deniz Ticareti hakimiyeti? AKP Genel Başkanı ve Yardımcısı’nın elinde, -kendilerinin değil tabi- çocuklarının egemenliğinde. Laiklik? Onu biz „Milli İslam Fikri“ ile hallettik. Madenlerimiz? Doğayı oya-oya, çıkartık altını, Arsen’i koya- koya zehirleyiverdik halkımı! Bağımlımıyız dışarıya? Evet, Dolar ve Yuro’ya; İçte Enflasyon ile bitip-tükeniyoruz, dışta dış sermayeye ödün-üstüne-ödün veriyoruz. Ya Yabancı Uyruklu‘lar? Kanımca ülkemde şimdi yalnızca; Afgan-Arap-Suriyeli Sığınmacı işgali var. Vererek herbirine azıcık Vatandaşlık, biz „Yabancı Uyruklu“ kaldık. „Lozan Türkiye’nin tapu senedidir!“ dedik, evin anahtarını tek kişiye verdik, o delerek mülkiyetin dibini, bizi bu günki hale getirdi. Ya bağımsızlık? Ondan söz edilemez oldu artık; Peki Demokrasi, Yargı Bağımsızlığı, Cumhuriyet? Geç efendim geç! Kadın olarak eşit hak kazandık, uygar toplumda yerimizi aldık! Ama şimdi neden hepsi erkeğin eline geçti? İstanbul‘da bir Saltanat’ı yıktık Ankara‘da yeni bir Saray kurduk, kendimizi yönetmeyi bıraktık, düşünmekten de kurtulduk artık! Bilirsiniz; Küçükken oyunu bozana nedense biz „Borazan“ derdik; Acaba Lozan’ın 101.inci yılında çıktığımız o yere mi geldik? Bakma kusuruna (*) Kılavuzu karga olanın -yani Kara Zurna’nın- N’olursun; Eğer söylediklerinde yalan varsa, sizden de beter olsun! (*) KARA ZURNA şiirleri kara-komik eleştiri içerir. Asla ve asla; Kimsenin şahsına yönelik değildir. |