Bir yudum duygu seli.Sayfalar dolusu sözcükler birikiyor içimde. Rüzgâra bıraksam fırtına, sulara bıraksam sel. Aslında böyle iyiyim ben. Tenha bir köşede kirli seslerden uzak. Bir kumru sesleniyor ağaç dalından. Allah’ım nasıl bir ahenk bu! Sanki sabahı kutsuyor. Biraz da hüzün var nağmelerinde. Birazdan uçu verecek belli ki; Ah bu da bir ayrılık olmalı ki; Hazin bir bekleyişi yolumun üzerine bırakıyor Ne kadar rahatsız edici oldu her şey Hiç bir sese tahammülüm yok Dalkavuk edaları, çıkar üzerine kurulu düzen Her şey kuru gürültüden ibaret Alacaklar verecekler, mübalağa sanatıyla Saptırılan gerçekler. Herkes haklı, herkes masum. İyiliğin kötülüğe boğdurulduğu saatler. Günün sonu sabıkalı ayyuka cikarken her yaşanan, günün karanlığında firari. El etek cekiliyor yollarda karanlığın ürküsü. Dilime dolanıyor kendi gölgesinden korkan bir adamin türküsü. Kendi gönül silahimla kendimi vurmak istiyorum. Kendimle barışık olamamanın kıyısında kendime küsüyorum Her sey mi yalan, her sey mi yabancı bana? Saatlerde mi yalan söylüyor, gerçek değil mi zaman? Bir çocuk ağlıyor içimde, kucağa alacak zamanım geçmiş. Içimdeki depremlerden anilar bile ürküp gitmiş. Olumsuzluğuma yorum yüklemenin çabasında heba oluyor yine akşam. Serin bir Eylül akşamı bu! Poyraz rüzgarına tutulmuş gibi titriyor içimdeki ürkek tavşan. |