Zihnimin Derinliklerine Fırça Atan Zambaklarkafamı uzattım şöyle seyre daldım içimdeki pencerenin dışındakileri asmıştı suratını ay koynuma mutsuzluktan sararmış yıldızlar sokulmuş sus pus... derdimi dökeyim dedim baktımki sıraya girmiş cümle mahlukat kar’anlık soğuk yüzünü dönmüştü sırtımdaki taşın yüküne ne ben bir of dedim ne sırtımdaki taş yürek bırakmıyordu ki kapımdaki izleri süpüreyim zihnimin derinliklerine fırça atan zambaklar yavrularını etrafına toplamış anne tavuk sağ el işaret parmağı havada bir bir uyarıyor dünyanın kötülüğüne karşı su olabildiğince soğuk hava şişebildiğince boş toprak bütün yüzsüzlüğüyle ortadaydı söyleyecek çok şeyi olanların ağız kalabalığıyla oturmuştum ve denizlerin yüzü bana dönüktü saatin farkında da değildim üstelik tüketirken mum aleviyle ömrümün saadet dolu hayıflanmalarını ağız dolusu sövmek geldi oturdu en terkedilmiş zamanlar durağıma göz göze geldik vahlar saliseliğinde sevgisizlik boşluk tanımaz dedi kulağıma eğilip peki dedim boşluk bırakmayanını satan bir dükkan var mı seyyarına da razıyım bir tablada serilmiş istediğim kadar alır çıkarım boşluksuz kulağımın dibine öyle bir kahkaha yedim ki bu sefer ne olduysa erken düştü jeton... |
Taşıyabileceğimiz Sevgi miktarını sürekli artırmaktır.
Bütün şiirlerin toplamı kadar etki eder bu. Aslında varoluş amacımız bu değil mi? Bazılarının hatta büyük çoğunluğun amacı bu olmadığı için insanlık bu kadar sefil bir halde. Öyleyse ne kadar seviyorsak o kadar iyi.
Selamlar sevgiler...