Bir Kırık Türkü...
Bir kırık türkü sesinden arda kalanlar
Bir yarım hava Deliren bir bozlak Bozkırın ortasında hıçkıra hıçkıra… Ne demeli şimdi bir tohumun toprakta çırpınışına Göğe mi dokunmalı En kuytusuna mı teninin Senden gelen hülyaları nasıl akıtmalı damarından Yitip giden ağlamaların ardından Ne demeli şimdi sabahların karanlığına Baharın yokluğuna mı yanmalı Nesepsiz çocukların Korkunç yalnızlığına mı? Gözlerinde örselenmiş uykuların izleri Bakışında matem Duruşunda buğday benizli çaresizlik Saçların yangın yeri İsyan ateşi namludaki nefesin Ne demeli şimdi duyduklarıma İnanmalı mı iman eder gibi sorgusuzca Günaha bir lahza kala uyanmışlığım var Bitmesin dediğim rüyaların aldanmışlığında Ah benim kanımdaki bu anason kokusu Duvarlara sinmiş aks-i sedan Çığlık çığlığa gölgeler ve suretler Karanlığın ardında Burada Tam orta yerinde Araf’ın Kadehler dolusu şarap tortusu Ah benim bin yıllık mahzenim Ah gizlim Saklım Kendimden sakladığım Kendime saklandığım… Ne demeli Cennet’ten kovulduğuma Sesine uçuşan pervaneler zamanı şimdi Ne demeli bu yokluğuna Göğe mi dokunmalı Ucuna mı yeşeren sessizliğin Ah benim kanımdaki bu amonyak kokusu Gel de bitsin Ölümcül sevmelerim… Bir yarım türkü sesinden arda kalanlar Bir kırık hava Bam teli yalnızlığımın Teninde sabahladığım uykuların yorgunluğunda… |