Kırmızı GülŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Osmanlı dönemi içerisinde hayal ettiğim çok kırık ve masumane dolu bir aşk öyküsü.
Hırs, güç ve arzular. Tüm bunlar birleştiği zaman, insanoğlu emelinin en büyük ve korkutucu hikâyesi olurdu. İşte, işte tamda bizim yazarın anlatacağı bir türden hikâyeydi.
...Kadın, genç kadın hırs ve güç arzusu daima kanında hissetti. Bedesten sokaklarının en fakir kastından olan bu kız, sürekli zengin olmayı ve bunun sultanlıktan geçtiğini kendine tekrar ederek kafasında ki hikâyeyi oluşturdu. Kız zengin olmak, pahalı safta kumaşları giymek ve güzel kokmak için Şehzadeyi kullandı. Bakışlarının cilvesi, hareketleri ve Şehzadeye yalnızca duyguları, karakter özelliklerini sevdiğini belirterek bir yılan gibi yüreğine sokulan kız Şehzade Cihangir’in sonunu tarihe yazdı. Yalnızca, yalnızca kambur sırtına bakmaksızın kendisine vaat edilen bu aşk bir illüzyondu. Kız Şehzadeden her geçen gün ve ay, daha fazlasını talep etti. Bir orman içerisinde kendisine ait yapılan saray, çöllerin içerisinde kendisine ait, onun aşkıyla yanıp tutuştuğunu belli eden bir vahaa. Tüm bu talepler, tüm bu şöhret ve sultanlık hırsı biz Osmanlı İmparatorluğunun sonunu getirdi. Zaten hasta olan Şehzade sırtında kamburu olduğu için, babası padişah efendinin gözünde bile özürlü ilan edilen Cihangir bir gül gibi gittikçe daha fazla soldu. Mustafa abisinin idamı sonrasında boşluğa düşen Şehzade, duygularını anlayan ona yakınlaşan her kişiyi sorgulama yapmaksızın kalbine aldı. Bunlardan biriside, Mahenvar Hatun oldu. Mahenvar, Şehzadenin sırtında olan bu kambur yükü onun kalbine taşıdı. Şehzadenin aşkıyla yaptırdığı sarayları, vahaları ve has bahçeleri Osmanlı İmparatorluğundan üzerine antlaşma ile aldığı vakit Şehzadeyi kalbinden bıçaklayarak öldürdü. Sırtında ki yük bir kaç saniye içerisinde Şehzadenin kalbine indi. Sevdiği kadın, inandığı o kız kendi elleriyle, kendi parmakları arasında tuttuğu o hançeri Şehzadenin kalbine değil ruhuna, güvenine sapladı sanki. Edirne’nin Bedesten Sarayında ki, has bahçe içerisinde can veren Şehzade bugün bile orada açan güllerin kırmızı rengine kalbinden avluya akan kanlarla ilham verildiği öne sürülürdü... Aşk, aşk bir kez daha tarihte affetmedi. Osmanlı İmparatorluğunun günah dolu duvarları arasında kaç bin dudak ah çekerek can verdi, can aldı. |