2
Yorum
39
Beğeni
0,0
Puan
602
Okunma
suyun
buzun fırfırlı eteğine oyaladım
bukleli kıvrım kıvrım saçlarımı
irkildi ruh dondu kemiklerin iliği sarsıldım
devrildi açık yolların savruk direği
taşa yosuna döndü
ağulu yürek
ıssız sokakların
gece karası gözlerinde loş melatoni
ruhum çekiliyor girdabın çapraz duraklarına
ellerim sukütu giyindi dizlerim korkunun direncini
ürktü gözlerim çoğul kargaların
ateşle dansından
oturup bekledim
omuzlarımda iskele inadı kulaklarımdaysa midasın esnekliği
kurudu mevsimler toprakta çürüdü tarihler günler
pencere dalgınlığı of! kuru dal kırsallığı
küresel manzaram
Tanrım
buradayım
bir nokta bir zerrecik işte
bir ses bir ışık ver aciz kuluna
dağ gibi çöktü kasvetin koruk tadı titriyorum
zamanın kıvrak kollarında dilsiz bir yorgan gibi örtülü zihnim
ölü balıklar kana kana içiyor dudağımın yosunlaşmış tadını
hangi denizin ölü kasırgası
bilemedim çıplak
düşlerim
yalnızlığın
zorba pelerini kol kanat germiş üzerime
gölgelerin çengelli iğnesi batık gemi gamzelerimde
simsiyah duvarlara çekiliyorum cansız hayaller gibi
ay’ın mat yüzünde kara kara dumansı lekeler
bulutlar gibi sağılıyor dudağımdan içre sızarak
deruni deruni
eriyorum
eridikçe epriyorum
ufalanıyorum usul usul
yavaş yavaş evrimleşerek
istersen
üstümden geçen tüm tekmil kuşlara sor Tanrım
çürümüş yaprak kokusu sinmiş ezelime ebedime
çiçeksiz bir mevsim kuşsuz gök
meyvesiz bir bahçe artık
sefil kulun
üzgünüm
kırgın rüzgârlar kızgın çöller kadar
bataklık çokomeli ballı badem balçık karamel sürümü
ahtapot bacaklı egzotik yüzümü
hazımsız kurbağalardan başka
hiçbir kul öpmüyor
ayşe uçar
17052024
13:06