daha on yedisinde adının iç sesi avuçlarında solmadan ayrılık koru yüreğine düşmüş vuslat beklerken bahtına hasret yazılmış kınalı kız
babam benim kadar adımı da sevmiş sevmenin nasıl olduğunu doğduğumdan beri bilirim sanıyordum anladım ki sevgi sanmakla olan bir şey değilmiş şimdi mecalsiz… kırgın karşıma aniden çıkan bir ayrılığın bileğini bükemiyorum
köşelerden gözlediğim gönlümü buyuramayınca akar bir su gibi sevdasına aktığım zifiri gecede ayın şavkı misâli düşlerimi onunla aydınlattığım on dördünde tutuşup on yedisinde vuslatı yaşadığım… yanık bir sevdalık benimkisi
onca beklemenin, yıllar süren kavuşma hayâlinin peşinden bir gurbetsevdası düşmüş meğer bizimkinin gönlüne oysa gönlünde sadece ben varım sanırdım yok…yok…sadece ben sanmazdım kendisi de bana gönlümün nazlı yâri derdi
neyin var diye sorduğumda hep sessiz kaldı hep boynunu büktü hep gözlerini kaçırdı hep uzaklara baktı…
bir gün bak şu almancının altındaki arabaya buradayken akşam evine bir ekmeği zor götürüyordu kalbim küt diye vurdu kafamın içi zonkladı başımdan aşağı soğuk sular döküldü o an
-alamancının arabası olsa ne olur arkasında bir ev dolusu hasret var
gereken cevabı verdim diye düşünmüştüm nereden bilirdim ki almanya için kulağının sağır gözünün körleştiğini almancı aklını başından almış beni bile gözü görmez olmuştu
-bugün pasaporta müracaat edeceğim
gözlerini yerden hiç kaldırmadı ben de başımı kaldırmadım o sustu ben de sustum o ağlamadı lakin ben hıçkırarak ağladım
-araba parasını denkleştirip geleceğim
belliydi bu yolun dönüşü yoktu daha ellerimin kınası solmamış kavuşmak için beklediğimiz günlerin güneşi savuşmamıştı
gözyaşlarım... yüreğini yakıyordu amma kararından da caydırmıyordu almancı etrafta dolaşırken her gördüğümde içimde ne kadar öfke varsa boşaltmak istiyordum zor tutuyordum kendimi alman bir kadınla evliymiş
ne yani oda yapar mı böyle bir şey yok canım nikâhı bende ya gönlü birine kayarsa ya beni oralarda unutursa yapamazdı … yapmamalıydı bana üç yıl sevdalık çekmiş biri
günlerce delice sorular kafamın içini kemirirken işlemlerini yaptırmış uçak biletini almıştı bile onu mu uğurladım yoksa ruhumu mu bilemiyorum…
-hakkını helâl et…
onu bir daha göremeyeceğimi düşündüm gittiğinin haftasına mektubu gelir diye kolladım postacının yolunu bir ay sonra anca geldi mektubu beni özlediğini beni dünya ahiret sevdiğini işe girip kenara para koyduğunu yazmış
mektubu okurken kalbimin boğazımda attığını duyuyordum çabuk çabuk kalemi kâğıdı alıp cevap yazmaya koyuldum bir çocuğumuzun olacağı haberini verdim sanmıştım ki mektup eline ulaşınca aldığı haberin sevinciyle hemen çıkıp gelecek
benimkisi nafile bir bekleyişti belki de kupkuru bir umuttu mektuplar giderek seyrekleşti artık ne özlem dolu bir cümle ne de benim hâlimi sual edecek bir merak satırlar birkaç selamdan ibaretti
oğlu sametin ilk stüdyo fotoğrafını göndermiştim babasının ellerinden hasretle öper diye selâm etmiştim son sözlerimde
beraber hasretimiz büyüyor zaman giderek açılıyordu samet diş çıkardı samet emekledi samet yürüdü samet okul çağına geldi alamanyadan haber yoktu lakin…
ettrafta dönen bir sürü lakırdı kırılan ümidimle beraber tüketmeye başlamıştı merhametimi üç dört defa bir miktar para göndermişti sadece o kadar mektuplar bile kesilmişti
memlekette darbe olmuş asker hükümete el koymuştu darbe yılının yazında alamancı memlekete gelmişti vardım yanına sual ettim bizimkisinden öfkeli ve hesap sorar edayla
-almanyaya geldikten bir yıl sonra ben daha görmedim onu kınalı bacım… anlatmasına göre almanya’nın berlin şehrine gitmiş selamı sabahı da kesmiş herkesle
inanmadım tabii daha doğrusu inanmak istemedim bunca yıldır sesi sedası çıkmayan biri buhar olup uçmadı ya ne sorduysam cevap alamadım alamancıdan bir umutla gittiğim kapıdan eli boş gözü yaşlı geri döndüm
ben …kınalı kız gönül yorgunu kınalı sevda vurgunu kınalı umudun gölgesi dahi yüreğinden sürgün edilmiş kınalı kuş gibi şakıyıp her dalda öteceğini zannederken uçsuz bucaksız vahalara bırakılmış konacak bir dal bulamayan sevdanın oyununa gelmiş kınalı
postacının yolunu gözlemiyordum artık hakkında soru soranlara cevap dahi vermiyordum babam… çık gel bir kuru evin başını bekleme nasıl bırakırdım evim.. ocağım dediğim o olmasa da ona ait bir yerde olduğumu bilmenin bana verdiği güveni nasıl bırakabilirdim
düşlerimin içinde onun olmadığı ne vardı ki meğer hayat düşlerin izini kovaladığın olmasa da düşlerin takatiyle yürüdüğün yolmuş umudum olmasa da onunla beraber olduğuma tutunarak geçiriyordum yıllarımı
tam on beş yıl geçmişti evlere telefonlar bağlanıyordu benim böyle bir imkânım yoktu babam koydurmuştu evine Allah’ım… bir de buna mı umutlanacaktım her çalan telefon sesinde olmadık hülyalara mı kapılacaktım
kız zamanlarımdaki heyecanlarım depreşti sanki mümkün olmayanın içinde umutlar mı yeşertiyordum yeniden belki bir korku belki temenniydi benimkisi besbelli belki onun sesini tekrar duyarım düşüncesiydi
samedim…babahasreti çeken kuzum on dört yaşını bitiriyordu son birkaç yıldır hiç sormadı babasını hatta lafının geçtiği vakitler öfkeleniyor konuşturmuyordu kimseyi karagözlü kara saçlı kara yağız bir delikanlıydı bana bıraktığı emanet onun suretinin birebir aynısıydı
gitmekle çektirdiği ıstırap yetmemiş bir de her gün kendisini görmeye mecbur etmişti beni bir yanı yavrum bir yanı sevdamdı samet
sametim… sızlayan tarafım ağrıyan yanım kaderimin hissedarı kederimin refiki onun mu yükü ağırdı benim mi
talihsiz kuzum … baba varlığını tatmamış öfke ve terk edilmişlik hakikatiyle sıkışan yüreğin sahibi nedenlerini hiç bilemeyeceği bir hikayenin mecburi parçası bu yaşında yükü çok ağırdı
sametim liseyi bitirdi istanbula çalışmaya gideceğini söyledi
benim hayatıma hep gidenler mi yazılmıştı Allah’ım yeni bir uğurluma daha düşmüştü hisseme bu defa sakın gitme demedim biliyordum ki gideni durduracak ne bir söz vardı ne de bir çare valizini hazırladım sametin bildiğim dualarla uğurladım gurbete
her gün aradı beni samet gittikten altı ay sonrasıydı geleceğini söylediğinde biletini almış benden sevdiği yemekleri yapmamı istemişti kapının çalmasıyla kalbim pırpır etmiş elim ayağım birbirine dolaşmıştı sameti …kuzum ..karayağızlım geliyordu
hızlı adımlarla yürüdüm kapıyı açtım sametim gelmişti babası gibi yapmamıştı. verdiği sözü tutmuş ana ocağına geri dönmüştü
aman Allah’ım karşımda gördüğüm samet değildi onun ta kendisiydi heyecan bastı birden elim ayağıma karıştı kapıyı kapatmalı mıydım yoksa açmalı mı bilemedim…
belki de bilmek istemedim donup kalmıştım olduğum yerde insan hissiz olur mu hiç öfkesiz, nefretsiz heyecansız veya umursamaz veya buz dağı
o eşiğin dışında ben ise iç tarafındaydım birbirimize uzatacak ne elimiz ne bakacak gözümüz ne de tek bir cümlemiz vardı bıraktım kapının kulpunu ve arkamı dönerek yürüdüm
gir de demedim girme de bilemedim aklıma söyleyecek bir tek söz gelmedi unuttum söyleyeceklerimi lal kesildim
karşıdaki aynada yüzümün ifadesini gördüm sadece tam on sekiz yılın yükü vardı çehremde kederin izleri ümitsizlik hislerim uçup geçmişti adeta
kapı kapandı tahta döşemenin üstünde ki ayak sesleri tak…tak...tak odaya doğru ilerledi ve ben orada kendime seslendim demek ki sevgi buydu kapıyı kapatamamaktı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
kınalı kızın hikayesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
kınalı kızın hikayesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Nasıl bir hayat hikayesi, alıp götürdü, ne yuvaları yıktı bir zamanlar, böylesi hayatlar çoktu, kutluyorum duygu dolu yürek sesinizi, selamlar saygılar
karşıdaki aynada yüzümün ifadesini gördüm sadece tam on sekiz yılın yükü vardı çehremde kederin izleri ümitsizlik hislerim uçup geçmişti adeta
kapı kapandı tahta döşemenin üstünde ki ayak sesleri tak…tak...tak odaya doğru ilerledi ve ben orada kendime seslendim demek ki sevgi buydu kapıyı kapatamamaktı
redfer
Öncelikle böyle muhteşem bir hikayeden öte Her bir yürekten yaşanan gerçekler adına Parça alınmış öylesine derin ve anlamları İşte budur dedirten ve her görüş faklı dır ama Kendimce olması gereken sevgi bu diyorum Üstadım yüreğine sağlık tebrikler 👏👏👏👏👏👏 Gün şiirine layık günüm şiiridir Yüreğin dert görmesin İnşaAllah Saygılarımla sağlıcakla Selametle kal üstadım
Adamın yaptığını kadın da yapabilir miydi?
Yapsaydı ne olurdu?
Acı acı düşündündüren bir hayat hikayesi...
Teşekkürler, saygılar kaleme.