Toprak...
Hangi ölümün rengindesin
Hangi çılgının ayaklarına vurulmuş çilingir Asmasında bir üzüm gibisin Ne zaman çağırsam sesimi duyan ruhuma pranga bağlarken toprağın en güzel yorgan olduğunu anlamışım Yani sana d/okunurken ki tutsak halimi... Keklik yuvasında gölgesine kızgın Pençesinde bir masivayı görmeye meğilli Gönlüme nara düşüren bir kalbur nazlısı gibi Suya irkilmişse kul/açların Sırrı ifşası bile metruk sayılan Ölüm kaydıyla bir vaveylaya eğil adım adım sorulur mu? Uçurum kenarında boyanır Rengi rengarenk bir sayfayı beraber açmaya Ölüm sonrası yani Setreylerken aşkını Vurulmuş bir bukalemun ardında Bulutlar ötesi bir ışık gibi Teslimiyet yelkenine günah vurmuş... Azad edilmemiş bir makber gibi Döngüyken ateşin huzura gaflet düşer Mum gibi zarif kalan bir sancı Alevler türküsüne k/ağıt gibi Sulha yanık bir aflaz gemisinde düş/erken yangın buğdayları gibi Bilmiyor musun neye ifşa Esrarında koklarken bir sır Güle ne yetişirse ondan Yaprağın kokusunda ışık ezmesi gibi Karanlıklara üflerken bir gıpta yağmurunda Neye hasret gibi Neye haslet beslenirse ondan Ölüm yanıma yakışan gömleğiyle Dügmesini unuturken Ne çok yana yana Ermiş bir günese selam göndermiş Güneşi mevsiminde Buğdayda serpilmiş sevgi tomurcuklarıyla Gör Ufku çağrışımda genzi yanık bir öyküye çarmıh germenin imkansızlığını Gülü sulamaktan ve temaşe etmekten korkarken Gülüver bana ey yar Bir ağactan bakıyorum sana Rüzgarda güneş eserken Güneste rüzgar vurur mu dallarıma Ey gülşeni kanatlarımda huyuma ışık veren yar Aç kana kana bir şarkıda göftesini kaçıra kaçıra s’aklama benden ilhamını... Gezgin imgeler... |