HüZNüN YeTMiŞ oKtaVLıK ÇıLDıRTaN SeNFoNiSiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mi mi la sol la
La si sol la fa sol mi . . . Reeeeeee Miiiiiiiiiiiiiiii . . . Çektiğim hüzün fotoğraflarını Yazdığım kâhır mektuplarını yakıyorum ellerimle Kırmızı karanfil taşıyan turnalar şahit oluyor sadece Ahh o turnalar Boynumdaki idam sözcüklerini gagalarıyla silip süpüren Yardan haber getiren masum turnalar Sımsıkı kapatıyorum gözlerimi Hepsi birarada mutluluğun filmini izlemek istiyorum bugün Baktığım bütün aynalarda gülümseyen çocukluğum Sahur saatinde tutuyor yüreğimden Ağlamaklı gözlerim yenik düşüyor Anıların alaz alaz yanan çemberine Çemberinde gül oyayı ne güzel söylüyor annem Ellerinden doyasıya öpemiyorum Mağlup oluyorum gözyaşlarıma Baba kokulu dualara hasret kalıyorum Söz vermiştin kendime oysa ki Hep mutluluğu yazacaktım Yokkk Yokkk En zor şey onu anlatmak Tam diyorum ki sevinç içinde Buldum işte mutluluğun formülünü Bir de ne göreyim Kırmızı karanfiller dolmuş avuç içlerime Yüzüme gözüme vuruyorlar öksüzlük ve yetimliğimi Utanmadan bağıra çağıra ağlıyorum Kendimden çok uzak bir yerde Titrek parmaklarımla imza atıyorum kayboluş destanıma -Zaten sevdamın baş kahramanı Yar kokulu turnalar da yok- Çektim sırtıma en afilli keder urbasını Giyindim ayaklarıma hüznün delik deşik çoraplarını Savaş çocuklarının masum çığlıklarına gömdüm kafamı Çaresizliğimin çıldırtan senfonisinde kaybolup Gidiyorum Gayri benden mutlusu yok nagihan |
bilmez misin?
Aşkla taşıdığım yüreğim
senin yokluğunda
ne haldeydi!
Seni seviyorum❤
Yürrğinize kaleminize sağlık... yine konuşuyor şiriniz tebrikler.