BU SABAH İSTANBUL'DA
Bu sabah İstanbul’da
Saldım bedenimi Ayrılık Çeşmesi’nden Haydarpaşa’ya Bir vapur düdüğü çaldı benden gençliği Saçlarımda soğuk poyraz Dermansız yüreğimde hasret Savurup sigaranın dumanını Kadıköy den Marmara’ya Bir nefes çarptı Balık limon, anason iyot kokusuna karışık Bilirsin sarhoş bu şehirde sevdalar Ilık aşk kokar gün batımı gençlik İşte bu yüzden fotoğraflara sıkıştırma telaşı Bu yüzden Vefasız bu şehirde aşklar Dururken Selimiye’nin burçlarında hatıralar Bir cebimde gizli şiirler Oturdum boğazda yalnızlığın kıyısına Martılar dertleşti benle Ben simit attım Onlar nice aşklar anlattı bana Makber’i yazarken bir köşede Abdülhak Hamit Tarhan. Orhan Kemal mahpusa girmeden önce Son mektubunu yazdı Nuriye’ye Batırıp kalemini bu kızıl suya "Beş yıl uzun zaman istersen ayrıl benden" Duymadım ötesini kaldırmadı yüreğim Sokak çalgıcıları çağırdı düşlerimi Takılıp bir klarnetin sesine Bekle henüz yazılmadı senin şiirin Bulmadı yüreğim o dizeyi Bu sabah İstanbul’da Sustum şehri dinledim Derken bir martı havalandı Şiirler çaldı beni bırakıp bende Sesinde bin yılın çığlığı Kederi sırtladı saklı kalan yılları Soluğun esti poyrazda Kederim Kaldı kanatlarında AHMET GÖÇER |