O zamanlar...
Islıklar şehridir o zamanlar
dal üstünde hasret kokan Bir yanı sen olan bulutlardan Kalbimin neşterine vurgun güneşlerine Aşıktım bilmiyordum körebe oynarken Deli zımbamın sana işaret edilen Sobe demeyi Gül kovanı hükmü yenik bir avcının Süvariden kopuk deli görünümünde Ölüm yenilmiş bir selamı Buzdan şelalelere bağlarken burnumu Sen ağlıyordum hıçkırıklarla Hatmedilmiş bir alfabeyi kaderin Unutulmuş satırlarında un ufak edilmiş Bir y/ada köhnenmiş suların gözleri geliyor aklıma Işıklar şehridir o zamanlar Bilmiyordum sana gaibten selam vermeyi Bil isterim açlıktan nezaket edilmiş dualarımda beklemeyi Ve özlemlerle sana kanter içinde boğulmayı Müptela bir ayetin ayaklarına bağlanmayı O zamanlar Suya sürtük bir canavara Kurnaz bir endam seni anıyorken Kudurmuş bir fail i meçhul gibi Harflere bu şehirde seni giydirmek Ve ölmek yasaktı köz üstünde Bilmem kaç kez doğup Kaç kez ölmüşken... O zamanlar.... Anlayarak vakitsiz hicranlarla Sana tutunmak bu şehrin evladı gibiydi Vaveylâ gibi özünden yakmak seni Mor sümbüllere vedâ ile bakmak gibi O zamanlar .. Kaktüs seyrinde hoş iken Nazara cürüm ile seni bulmak Saati gelmiş bir ilhama Koşarak bade dökmek gibiydi Teneffüs edilmiş bir korkuyu Kalbinde hissetmek gibi Gezgin imgeler... |