Yolum Sana Düştü
Yolum sana düştü
Pusula icat edilmemişti senin kokundan bulurdum yolumu, kah güller bahçesine uğrar kah bataklıklardan geçerdim. Sonunda çöl deryasında senli vahalarda bulurdum kendimi. Sana çıkan yollar yapardım zihnimde sana açılan pencereler koyardım kalp odacıklarıma, merdivenler yapardım sağı solu papatyalarla süslenmiş bilirdim son basamakta olduğunu gönül tahtının. Göçmen kuşlar gibi şaşmazdı senin için yollara düştüğüm mevsimim, ilk defa kanat çırparcasına aynı heyecanla sana gelirdim dinlemeden. Masmavi gökyüzü senin suretine bürünmüş bulutlar yolda bana eşlik ederlerdi. Sana çıkan yollarda çıkılmaz sokaklarım yoktu benim çünkü adresim belliydi gözlerimi dağlasalar da ayaklarıma prangalar vursalar da yine de bulurdum ben seni. İdam mahkumu çaresizliğinde, Yusuf gibi kör kuyularda, Veysel gibi izinin tozun da, baharı muştulayan cemre mutluluğunda, cennetle müjdelenen divaneler düğününde de , deveyi yardan düşüren ot misali de olsa bulurum ben seni. Evet yolum sana düştü gönlüm sana düştü kaderim sana düştü yazgım sana düştü yolum sana düştü ben se binlerce farklı kollardan sana uzanan yollara düştüm. |
İnsan bu hayat devranında hep bir arayış içinde
Asıl aradığı vaslına erecek olduğudur aslında
ve herkesin aradığı farklıdır kimi bir yâr peşinde tüketir ömrünü
kimi de o yâri gönlüne düşürenin yoluna serer ömrünü.
Kiminin Leyladır düştüğü yol kiminin Mevlâ..
En önemlisi de
bir gaye uğruna yola revan olmak galiba
Gönlünüze sağlık sayın şair.
Çok güzel bir şiirdi.
Benim okuduğumdan payıma düşenler.
Dua ile hürmetle