SahraArtık bizi unut Sahra Bir düş gördük ve uyandık Önünde şimdi acımasız ve gerçek bir yaşam var Sırtlanlar akrepler zehirli çiyanlar ve leş kargaları dolaşıyor sokaklarda Yalanı diline pelesenk etmiş kendilerini marka sanan taklitler doymayan leş kargaları ve çakal sürüleri uluyor dört bir yanda Bunu aklında tut ve sakın unutma Onlar yaşarken bile çürük cesetlerden kötü kokan nefes alan ölülerdir Artık doğal çiçekler yok Sahra Hepsi seninle beraber yok oldular Şimdi plastik çiçekler doğal görünme çabasında Şimdi onlar aynı alın aynı kaş aynı dudak mimiksiz zımparalı suratları ile kolsuz ve bacaksız elbise mankenleri gibi vitrin vitrin her yerde dolaşmakta Artık gerçek aşkta yok Sahra Meşk aşk adı altında adım başı kurulan pazarlarda bol sıfırlı kağıtlara satılmakta Yüzlerine masumiyet takmış insanlar kendilerini de inandırıp maskelerine her gece başka bir döşekte ter bezlerinden irin akıtarak aynı gün tanıştıkları benzerleriyle bedenlerini paylaşmakta Sonsuz bir olasılıkta ruhlarına beden bulmuş bebekler ise tuzlu suyla öldürülüp yapıştıkları ana rahminden çelik küretler ile kazınarak parça parça mezar taşları bile olmayan çöp mezarlıklara poşetler ile atılmakta Artık uyan Sahra Dünya o eski dünya değil Leyla’lar ve Mecnun’lar mum ışığında anlatılan masallarda kaldı Şimdi söylenen şarkılara da inanma Sahra O şarkıların gerçek sahipleri öleli uzun yıllar oldu Onları notalı beyaz kağıtlarla sarıp üzerlerini taş plaklarla örttüler Şu an terk edilmiş metruk bir ev gibiyim Çatlak duvarlarımdan kerpiç sıvalar gibi dökülüyor anılarım Her köşemde örümcek ağları ve kilidi kırık kapımdan odama doluyor ekim yaprakları Bedenimi taşımıyor ayaklarım D/üşüyorum Sahra Üşüyorum Tozlu ışıklar sızıyor içime Seninle kâinata bile sığamazken şimdi zerre kadarım Kırık camların ardındaki sokaktan bir hüzün daha göçüyor Kim bilir kaç kez göçtü aynı hüzün aynı kırık camların ardından Biz kaç kez göçtük Söyle Sahra; biz kaç kez göçtük Kaç kırık camda yaraladık yüzümüzü Ve kaç kez uğurladı ardımızdan ahşap çerçeveli pencereler gölgemizi Gidenler kaç hüzün ekip gittiler kurak topraklarına Ne kilitli kapılar durdurdu onları ne yağan yağmurlar ne de karlar Artık aynalarla konuşmaya alış Sahra Bir başınasın Ben ise içinde öldürdüğün henüz soğumamış bir ölüyüm Affet beni Sahra İçinde kendimi öldürttüğüm için beni affet Beni içinde bağışla Ve bizi hep orada sakla Sahra Orada sakla ... @_ahad____ |
bunu ben yazmış olmalıydım dersiniz,
bu şiir de öyle işte gıpta ile okuyup ben yazmalıydım dedirtti.
Tebrik ederim şair.